1 Haziran 2015 Pazartesi

“İNSAN”I NİÇİN, NE ŞEKİLDE VE NASIL OLMASI GEREKTİĞİ İÇİN EĞİTMELİYİZ ?


İnsanın eğitimi konusuna öncelikle insanı tanımlayarak  başlamak gerekir.
Her ne kadar öznel (sübjektif) bir yaklaşımdan uzak, doğru ve nesnel (objektif) bir insan tanımı yapmak mümkün görünmese de, yine de iyi bir “insan” tanımı yapmadan bu konuda söz söylememiz mümkün değildir. Çünkü hayat- hayatımız  “insan”ın tanımına–tanımamıza göre biçimlenir-şekillenir. Her düşünce akımı, her disiplin, her inanç sistemi, her ilim dalı hatta her insan kendi bakış açısına göre bir “insan” tanımı yaparak paradigmasını oluşturur.
Örneğin; İnsan bir sözlüğe göre “memelilerden, iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, aklı ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı” (TDK).  Bir diğer tanıma göre “Konuşabilen, dik duruşlu, büyük beyinli, kavrayıcı elli primat” (Büyük Larousse) olarak tanımlanırken, batı dünyasının referans aldığı, batı medeniyetine yön veren ünlü filozof ve düşünürlerden bazılarına  göre de insan şu cümlelerle  tanımlanmıştır.
İnsan düşünen bir canlıdır.  Descartes
İnsan hisseden bir hayvandır.  Andre Gide
İnsan sosyal bir hayvandır. Emile Durkheim
İnsan isyan eden  bir canlıdır. Albert Camus
İnsan âlet kullanan  bir hayvandır. Karl Marx

Dikkat edecek olursak bu tanımların hepsinin eksik ve kesinlikle tek boyutlu bir yaklaşım içinde yapıldıklarını, insanı her yönüyle değil de  parça parça ele alarak yapıldıklarını görürüz. Oysa bu noktada sorulması gereken yahut cevabı aranması gereken asıl temel soru şu olmalıdır: “İnsan nasıl bir varlıktır?”
Bu soruya verilebilecek pek çok cevap vardır;
·        İnsan düşünerek  fikir üreten ve yaptığı her şeyin mantığını oluşturan akleden bir varlıktır
·        İnsan kendisinden istenilenleri körü körüne kabullenerek itaat eden değil, kendi tercihlerine her şeyden fazla önem veren irade sahibi bir varlıktır.
·        İnsan düşünme ve muhakeme etme yetisine sahip olduğundan sorgulayan bir varlıktır.
·        İnsan sevgi, nefret, öfke, merhamet, acıma, şefkat, hırs, kıskançlık, endişe, keder, üzüntü vb. hislerinin tesiri ile gayri iradi (istenç dışı) davranabilen duygusal bir varlıktır.
·        İnsan  yer yer etki altına alınarak ayartılmaya ve  aldatılmaya  müsait saf bir varlıktır
·        İnsan fiziki varlığın sebebini metafizikte arayan ve bu yoldan Tanrının varlığına ulaşan teist ve ona ihtiyaç duyan inanç sahibi-mümin bir insandır.
·        İnsan inanma, tapınma, sığınma, korunma, çaresiz kaldığında mucize bekleyen manevî ihtiyaçları olan bir varlıktır.
·        İnsan aceleci, yani istediği şeyi hemen elde etmeyi arzulayan; zayıf, yani nefsani arzularına kolayca gem vuramayan, nefsini dizginleyemeyen;  unutkan, yani geçmişte yaşanılanlardan yahut bizzat kendisinin yaşadığı kötü deneyimlerden ders almayan dolayısıyla hatalarını tekrarlayan ; kusurlu, yani sürekli yanılan, hatalı ve eksik iş yapan bir varlıktır.
·        İnsan kendi menfaatlerini daima başkalarının dolayısıyla toplumun menfaatlerinin üstünde tutmaya çalışan bencil, kendisine yapılan iyilikleri unutmaya meyyal olarak nankör; uğradığı haksızlıklar ve kötülükler karşısında ise öç alma eğiliminde olan kindar bir varlıktır.

Eğitim nedir ve İnsan nasıl eğitilmelidir?

İnsanlar ilk çağdan itibaren toplumu oluşturan bireyin eğitimi ile ilgilenmişlerdir. Asırlar boyunca eğitim süreci, bireyin topluma kazandırılması ve toplumun yararına olacak şekilde, kişinin hal ve tavırlarında gerekli davranış değişikliklerinin meydana getirilmesi hedefine yönelik olarak gelişmiş ve çeşitli disiplinlerin bakış açılarıyla şekillenmiştir. Örneğin;
·        Antropolojik açıdan (İnsan tarihi ilmi) eğitim, kasıtlı kültürleme (kültürlerin aktarımı) sürecidir.
·        Pragmatizm (faydacılık) açısından eğitim, bireyi topluma yararlı hale getirme sürecidir.
·        Nörolojik açıdan eğitim, fiziksel uyarımlar sonucu, beyinde istendik biyo-kimyasal değişiklikler oluşturma sürecidir.
·        Skolastik (Ortaçağ Hristiyanlık Felsefesi) açıdan eğitim bireyi Tanrı imparatorluğunun(gerçekte kilise imp.)  bir üyesi haline getirme sürecidir.
·        Genetik açıdan eğitim, bireyde var olan, genlerine kodlanmış bazı yeteneklerin canlandırılma ve maksimum düzeye çıkarılma sürecidir.
·        Soyolojik açıdan eğitim, kişinin yaşama etkin bir biçimde uyumunu sağlayan faaliyettir. Zaman ve mekân yönünden kapsamlı, süreli ve çok boyutludur.
·        Psikolojik açıdan eğitim insanın kendini kendisinde  gerçekleştirme eylemidir.

Görüldüğü gibi her disiplin kendi alanına göre bir eğitim anlayışı ortaya koyduğundan insanın tanımında olduğu gibi eğitim içinde  insanı her yönü ile kuşatan bir  tanımlama yapamamaktayız.

Tabi olarak eğitim insan üzerinde bu fonksiyonları sağlayabilme açısından sosyoloji, psikoloji ve  felsefe  gibi disiplinlerle, düşünce sistemleriyle bir etkileşim süreci içerisindedir. Fakat bu  disiplinler doğaları gereği  insanı ve onun eğitimini sadece kendi alanlarını ilgilendiren yönüyle ele almaktadırlar.

Sonuç olarak eğitimi, insanın doğal, toplumsal ve kültürel olayları anlamada, eleştirel bir yaklaşımla, doğru iyi ve güzel olan (her) şeyi arayarak, bulduğunu sorgulayarak,  yaşamını mutlu kılacak bir inanç (düşünüş) ve felsefese edinmesinde, bildikleri ve inandıkları şeylerle düşünce üretmesine ve fikirlerini sürekli güncelleyerek update etmesinde insana yapılan teorik ve pratik her türlü katkıya ve her türlü desteğe verilen isim olarak tanımlayabiliriz.

NACİ BEKTAŞ




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder