Allah
Teâlâ ilk insan olan Hz. Âdemi ve eşi Havva’yı yaratıp yeryüzüne gönderdikten
sonra çoğalan Âdemoğullarına kendi varlığını bilmeleri ve yeryüzünde nasıl
yaşayacaklarına dair bilgileri iletmek için Hz. Âdem’i peygamber olarak görevlendirmiştir.
Hz. Âdem’den başlayarak son peygamber Hz.
Muhammed’e kadar binlerce peygamber hep Allah Teâlâ’nın insanlara mesajlarını
iletmek için vazifeli olmuşlardır.
İnsanoğluna Allah tarafından verilen en önemli
nimet olan “akıl” eğer iyi kullanılırsa, onu hakikatlere ulaştırıcı bir vasıta
olurken; iyi kullanılmadığı takdirde felâketlere de sürükleyebilmektedir.
Aklımızla bir çok şeyi anlayıp davranış haline
getirmiş olsak bile, eşyanın öbür yüzü dediğimiz manevî boyut olan gayb âlemi
hakkında ne kadar uğraşırsak uğraşalım, içimizi ferahlatacak bilgilere
ulaşmamız oldukça güçtür.
Örneğin Allah’ın varlığı, sıfatları, meleklerin
varlığı, mahiyetleri, insanın yaratılışı, kâinatın yaratılışı, cennet, cehennem
ve bizden önce yaşayanların başlarından geçen çeşitli olaylar bizler için hep
meçhul olarak kalacaktı.
İnsanlar bu konularda hep farklı şeyler
düşünecek hatta bu farklı düşünce ve inançlar kavgaya, savaşlara bile
dönüşebilecekti.
Eğer Allah Teâlâ peygamberler aracılığıyla bizi
bilgilendirmese idi, insan olarak dünyada var oluşumuzun sebebini dahi
bilemiyor olacaktık.
“O ki, hanginizin daha güzel
davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.O, mutlak galiptir, çok
bağışlayıcıdır.” (Mülk ,67/2)
Allah Teala insanlar kendi
yaratıcılarını hakkıyla bilsin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmasın ve dünyada
insana yakışır bir şekilde huzurla ve barışla yaşasınlar ve birbirleriyle
ihtilaf etmesinler diye ilâhî mesajlar göndermiş; ilâhî mesajlarının çok iyi
anlaşılması için de bu mesajları insanlara açıklayan ve bizzat hayatında tatbik
ederek örnek olan peygamberler göndermiştir. Bu gerçek Kur'anı Kerîm’de şöyle
ifade edilmiştir:
“İnsanlar bir ümmet idi. Sonra Allah
müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında
anlaşmazlığa düştükleri hususlarda, hüküm vermeleri için onlarla beraber hak
yolu gösteren kitapları da gönderdi...” (Bakara / 213)
Âyetten de anlaşıldığı gibi peygamberlerin hepsi
Allah’ın insanlara iletmek istediği aynı mesajı farklı çağlarda, farklı
şartlarda insanlara ileten bir zincirin halkaları misali birbirini tamamlayan
Allah elçileridir.
Peygamberlerin Gönderilmesinin
Sebebi
Kutsal kitabımız Kur'anıkerîm’de Allah Teâlâ “Ey
Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahid, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak
gönderdik.” (Ahzab /45) demiştir.
Hz. Muhammed(sav) başta olmak üzere
peygamberlerin hepsi gönderilmiş oldukları ümmet (topluluk) için o insanların
yaptıkları iyi ve kötü davranışlar için birer görgü şahididirler.
Bütün peygamberler iyi, güzel ve yararlı işler
yapan inanmış insanların mükâfat olarak cenneti kazanacakları müjdesini veren
müjdeleyicidirler.
Nihayetinde bütün peygamberler her zaman kötü ve
yanlış işler yaparak insanların zararına çalışanların da ceza olarak cehenneme
atılacakları uyarısını yapan uyarıcılardır.
Allah Teâlâ Hz. Âdem peygamberden son peygamber
Hz. Muhammed’e kadar göndermiş olduğu bütün peygamberleri şahid, müjdeleyici ve
uyarıcı olarak göndererek, insanlara yanlışı görerek doğruya ulaşabilmeleri
için yardımcı olmuştur.
Fırtınalı bir günde rüzgârlarla kabaran denizin
dev dalgaları arasında yolunu kaybeden bir geminin yolunu bulabilmesi için
kılavuz kaptana ihtiyaç duyması gibi veya çözmeye çalışıp da kafa
karışıklığından, bilgi yetersizliğinden dolayı bir türlü çözemediği problemlerin
çözümü için bir öğrencinin bir öğretmene
ihtiyaç duyması gibi ihtiyaç duymuştur insanlık gönderilen peygamberlere.
Allah’tan aldığı mesajlarla gelen bu seçkin
insanlar, içinde yaşadıkları topluma her konuda rehberlik ederek onlara
yardımcı olmuşlardır.
Hz. Nuh (as) kavmini tufandan korumaya çalışmış,
Hz. Musa İsrailoğullarını Mısırda Firavun’un zulmünden kurtarmış, Hz. Muhammed
de kendisine inananları Mekke’li
zalimlerden kurtararak Medine’ye
ulaştırmıştır.
Bütün peygamberler sabırla, özveri ile ve ücret
istemeden kendilerine verilen bu ilâhî görevi ifa etmeye çalışmışlar ve bu
mücadelede başlarına gelen her türlü zorluğa karşı direnç göstermişlerdir.
Peygamberlere Gelen Mesajlar
Aynı Amaca Yöneliktir
Allah Teâlâ’nın yeryüzünde insanların doğru bir
inanca sahip olmaları, güzel bir ahlâk üzerinde olmaları ve tek Tanrıya ibadet etmelerini sağlamak
maksadıyla gönderdiği sistemli mesajlara “din” diyoruz.
Bu
anlamda Allah’ın kulları için seçtiği din, tek Tanrı inancı olan İslâm’dır,
müslümanlıktır. Kur'anıkerîm’deki; “Şüphe yok ki, Allah katında din,
yalnız islâmdır” (3/19) âyeti bu gerçeği vurgular. İslâmiyet hakikatte insanlık
dinidir. İlk peygamberden son peygamber Hz. Muhammed’e kadar devam eden
Allah’ın dini İslâm’dır.Tek Tanrı inancı (tevhid)dır.
İnsanların ilk öğrendiği din, Allah’ın birliği
inancıydı. İnsanlara tek Tanrı inancını öğreten de kendi içlerinden
peygamberlikle vazifelendirilen seçkin kişiler oldu. Bütün peygamberlerin
bildirdiği dinin esası, Allah’ın birliği inancı, tevhid inancıydı. Son
peygamber Hz. Muhammed (sav)de bu inancı bildirmiştir.
Bütün Peygamberler insanlara Allah’tan başka
ilâhlara tapmamalarını, sadece Allah’a kulluk etmelerini ve sadece O’ndan
yardım istemelerini söylemişlerdir (1/5).
Bütün Peygamberler insanların yeryüzünde
yaşarken yaptıkları iyi veya kötü her davranışın hesabını bir gün vereceklerini
duyurarak, onları ilâhi cezanın ve ilâhi mükâfatın olacağı âhiret gününe iman
etmelerini söylemişlerdir.
Bütün Peygamberler insanların ahlâken bozularak
birbirlerini kandırmamalarını, iffetsizlik yapmamalarını ve diğer insanlara
zulüm etmemelerini söylemişlerdir.
Bütün Peygamberler insanların barış içinde
yaşamalarını, birbirleri ile asla savaşmamalarını ama savaş kaçınılmaz olursa, hak ve adaletten
yana olanların yanında (Allah uğrunda) mücadele etmelerini söylemişlerdir.
Çünkü Allah’ın bütün peygamberler vasıtasıyla
gönderdiği dinin adı İslâm, İslâm’ın
kelime manası ise “barış ve sulh”dür.
Yüce Rabbimiz Kur'anıkerîm’de bu anlamda; “Hepiniz
islâma(barışa)girin” (2/208) buyurmuştur. NACİBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder