27 Haziran 2015 Cumartesi

DİN EĞİTİMİ Mİ “DİNİ EĞİTİM Mİ” ?

Bize göre bir edebiyat hocasının örneğin “rüzgâr” kelimesini anlatırken “kuvvetin görülmez elle tutulmaz bir ruhu olan kahraman rüzgâr…” şeklinde bir anlatımla ifade eden Ömer Seyfettin’i tercih etmesi bir dinî eğitimdir.

Bir fen  bilgisi öğretmeninin tabiatı işlerken onun dengesinden ve yaratıcı ile olan direk ilgisinden Bir müzik öğretmeninin öğrencilere öğrettiği müzik parçalarında sürekli işlediği ve vurguladığı temalardan  söz etmesi, buna özellikle vurgu yapması aynı şekilde dinî bir eğitimdir.

Bu örnekleri Freud’un anlayışlarını anlatan bir psikoloji hocası için, Darwin’in evrim teorisini tek geçerli teori olarak kabul edip, bir inanç haline getiren biyoloji hocaları için de söyleyerek çoğaltmak mümkün.

Demek istiyoruz ki, branşı ne olursa olsun, her eğitimci eğittiği kişileri  inandığı dinin ahlâkî değerler sistemine, felsefesine göre yönlendirir.    Branşı ne olursa olsun her eğitimci nasıl bilgilendi (programlandı) ise eğiteceği kişileri de o bilgiye göre programlar.
Yani eğitimci kendisini programlayan bilgi ile yaptığı her işte, söylediği her sözde seçici davranır, bir dayanak noktasına göre hareket eder. Bu dayanak vahiy de olabilir, o güne kadar edindiği kültür- felsefe de olabilir.
Bu seçiciliğe örnek olması babında birkaç kelimenin farklı sözlüklerdeki tanımlarına dikkatinizi çekmek isterim.
 İnsan
, bir sözlüğe göre “akıllı ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı”; bir başka sözlüğe göre “akıl ve fikir sahibi, konuşarak anlaşan yaratık, Ademoğlu, beşer”.
Ruh, bir sözlüğe göre “dinlerin ve dinci(!) felsefelerin insanda vücutta ayrı bir varlık olarak kabul ettiği, canlandırıcı ve etkin ilke.” Bir başkasına göre ;”insan vücudunda bulunan ve hayatın temeli ve sebebi olan gayri maddi cevher.”
Örneğin TDK sözlüğünde Ahiret , Kabe vb. kelimeleri bulamayabilirsiniz fakat bit kelimesinin açıklamasını bulabilirsiniz.  Bu kesinlikle bilinçli bir seçiciliktir.  Bu seçiciliğe bazı davranışlardan da birkaç örnek vermek isterim.
1 .
Bir müzik öğretmeni öğrencilerine insan sevgisi ve ALLAH sevgisine dair ezgilerde öğretebilir “Esnaf Karısı Binnaz”ı da  öğretebilir.
2 .
Bir tarih öğretmeni Osmanlı düşmanlığı yaparak ecdadını inkarda edebilir iyi ve kötü yönleriyle Osmanlıyı inceleyerek dersler almaya da çalışabilir.
3
. Bir  sosyal bilgiler öğretmeni Laikliği “dinin kamuya ait işlere ve kurumlara sokulmaması” olarak ta tarif edebilir, “devletin-kamu otoritesinin ülkedeki tüm inançlara ve inanç sahiplerine  cemaatlere aynı oranda saygı göstererek, onların inançlarını serbestçe yaşamalarına imkan sağlama olarak ta tarif edebilir.

Eğitimde Tanrının öğretmenliğine alan açmak anlamında  “Dini Eğitim” 

İnsanın eğitiminde Tanrının öğretmenliğine alan açmaktan kastımız talim ve terbiye anlayışının Allahın insanlık için her daim koyduğu inanç ve esaslara göre formatlanmasıdır.
Bu anlayışa göre insan kendisini  her şeyden evvel yaratılmış bir varlık (Tanrı Projesi)  olarak  görmeli  okuma (düşünme ve keşfetme) ve hayatı programlama  görevini kendine misyon edinmelidir.   
İnsanı var eden Yüce Yaratıcının projesini gerçekleştirebilmesi için insanın öncelikle öğretmenini (Muallim)  tanıması-tanımlaması ve  O’nu aynı zamanda terbiye (mürebbi) ve te’dib edici (müeddib) olarak görmesi gerekir.
Çünkü insanla tanrı, insanla insan arasındaki ilişkinin ahlaki boyutuna dair normlar koyan bir varlıktır tanrı.
Tanrının projesi, insanı her hata yaptığında cezalandırarak ve  kısmen de affederek sürekli bir eğitimden geçirerek onu layık olduğu makama ulaştırma projesidir.

Dini eğitim ise bu projede ya öğrenci olarak ya da öğretmen olarak görev almaktır.
Din eğitimi bir öğrenim (talim), dinî eğitim ise eğitimin (terbiye) kendisidir. Zira öğrenim bilgilenme, bir şeyin bilgisini edinme anlamına gelir. Hepimiz devamlı bir öğrenme süreci içindeyiz. Dolaylı ya da dolaysız olarak, farkına vararak ya da varmadan çeşitli faktörlerin zihnimize, bilinç altımıza yüklediği bilgileri edinmekteyiz. Meselâ, reklamlar, işittiğimiz bir melodi, gördüğümüz bir resim, afiş vs. Bilinç altımıza yerleşen bilgi bir öğrenmedir. Ortaya çıkmasını gerektirecek şartlar oluşmadığı müddetçe deaktiftirler fakat şartlar müsait olduğunda aktif olurlar.   

Eğitim ise, olumlu davranış değişikliği kazanma, tavır ve davranış geliştirme, olumsuz, gereksiz yahut faydasız davranışları değiştirmedir. Öğrenmenin davranışa yansımasıdır, teorinin pratiğe, bilginin hayata dönüşümüdür.
Örneğin din eğitimi, namazın farz olduğunu, şartlarını ve nasıl kılınacağını öğretir. Bu bilgiye sahip olan bir insan bu konuda din eğitimi almıştır. Ama aynı insan  bütün bu bilgilere sahip olmasına ve namaz kılmanın inanan bir insanın en önemli vecibelerinden birisi olduğuna da inanmasına rağmen  eğer namaz kılmıyorsa, dinî eğitimi eksik demektir. 

Bu gün ülkemizde faaliyet gösteren Kur'an kursları, İHL’ler ve İlâhiyat fakültelerinde yapılan şey din eğitimidir, yani bu kurumlar dinin itikat, ibadet ve ahlaki umdelerinin öğretilmesini sağlarlar.
Halbuki dini eğitim insanı beşikten mezara kadar yaşamının her döneminde ve her anında  etkileyen, etkilemekten öteye yönlendiren ve belli bir inanç ve fikre dayalı olarak olumlu davranışa (salih amel) sevk eden kuvvettir.

Eğitimi insanı şahsiyetini geliştirmek, karakterini şekillendirmek, maddî ve manevî hayata hazırlamak olarak tanımladığımızda, bu şekillendirmeyi en iyi en doğru ve en sağlıklı biçimde yapmamız gerekir. Bunu bize sağlayan en mükemmel eğitim şekli ise bize göre dinî eğitimdir. Çünkü Vicdanlara hükmedebilen yegâne güç imandır, Allah korkusudur. Yani dindir.

Sözün özü Mürebbi ve Müeddib olan Yüce Yaratıcının terbiye edip edeplendirdiği insanı layık olduğu makama ulaştırma eylemi olan eğitimin hakkını verebilmemiz için Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in deyimiyle yeryüzünün öğretmeni olabilmemiz için gökyüzünün öğrencisi olmamız lazım.
                                                                                        NACİ BEKTAŞ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder