İnsanla
tanrı, insanla insan arasındaki ilişkinin ahlaki boyutuna dair normlar koyan
bir varlıktır tanrı. Allah hem Fatırdır, hem de Rab, yani hem yaratıcı hem de
her şeyin gerçek sahibi olarak terbiye edici (eğitici) dir. İnsan-Tanrı,
insan-kainat ve insan-insan ilişkilerinde
var edilen ahlaki yasalarda Allah
Teala’nın rablığının bizlere yansımalarıdır.
Allah’ın
kendi ruhundan (özünden) üfleyerek en güzel bir surette (biçim ve şekil)
yarattığı bir varlık olan insan, şeytan(lar)’ın ve onun hareket alanı olan
nefsi arzuların olumsuz baskısı altındadır.
Ahlaki
normlar ve tüm sınırlamalar (insanın) bu olumsuz yönünü terbiye etmek (ıslah)
ruhu da nefsin bu tasallutundan korumak için var olan ‘değerler’ dir.
Kur’anı
Kerim bu etik değerlerin insanoğluna
tekrar hatırlatıldığı kutsal kitapların (yazılı mesaj) son halkası, Kur’an da
yer alan kıssalar da bu değerlerin hikayesinin yaşam içindeki formuyla bize
sunumudur diyebiliriz. Yani hikayelerin kahramanları, hep iyi, kötü ve zaaflarıyla
–isimleri ne olursa olsun- “insan” dır.
Sonuç
olarak İslam dinini ahlaki değerler
bütünü, müslümanı bir ahlak
insanı olarak tanımlamak, insani ilişkilerde temel ölçünün (kıstas) de ahlaki kaideler olduğunu söylemek mümkündür.
Din Güzel Ahlâktır
İnsana yakışan davranış tarzı onun ahlâki açıdan tam anlamıyla
olgun ve dengeli olmasını gerektirir. Ahlâkî olgunluk normali, yani olması
gerekeni; ahlâkî zaaf ise anormali, yani olmaması gerekeni temsil etmektedir.
Toplum hayatımızda her şeyi ile örnek olmasını becerebilen
insanlara ahlâklı insan derken, toplumsal hayatımızı düşmanlıkla, kinle,
gıybetle, yalancılık ve rüşvetle bozanlara da ahlâksız insan diyoruz.
Ahlâklı insanlar kendi menfaatleri için başkalarına asla zarar
vermeyen insanlardır. Ahlâklı insanlar hırsızlık, dolandırıcılık ve rüşvet gibi
toplum hayatını yaralayan, çökerten davranışlarda bulunmayan insandır.
Ahlâklı insanlar kendilerini düşündükleri kadar etraflarındaki
insanları da düşünen ve onlara yardımcı olan insanlardır. Ahlâksız insanlar ise, sadece
“ben” diyerek bencilliği- egoistliği ilke haline getirerek hem kendini hem de
çevresindeki insanları mutsuz eden hasta ruhlu insanlardır.
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim’de iman etme ve ardından salih amel de (güzel davranış) bulunmayı birbirinden hiç ayırmamıştır. İmandan bahsettiği her yerde aynı zamanda güzel davranıştan da bahsetmiştir. Çünkü güzel davranış imanın bizim hayatımızdaki somut görüntüsüdür. Güzel davranış olarak görünmeyen bir imanın varlığı şüphelidir. Çünkü şâhitten mahrumdur.
Allah Teâlâ güzel davranışın insanları saadete ulaştıran en önemli
ahlâkî davranış olduğunu bize sunmaktadır.
Büyüklerimizden nasıl sevgi görüyor isek, biz de onlara saygılı
olmalıyız. Doğru konuşmalı, doğrularla beraber olmalıyız. Arkadaşlarımızla
konuşurken asla kırıcı olmamalı, yanlış anlaşılabilecek sözler söylememeliyiz.
Yapıcı ve yaratıcı işler yapmalı, faydasız şeylerin peşine düşmemeliyiz. Hiçbir
şeyi “desinler” diye yapmamalı, içten gelen bir samimiyetle yapmalıyız. İnsan
kardeşlerimiz bizden yardım istediklerinde yardım etmeli, onlara bizim için çok
değerli olduklarını sözlerimizle olduğu kadar, davranışlarımızla da
göstermeliyiz.
Sevginin bir fedakârlık olduğuna
inanarak, öncelikle Allah’a karşı, sonra da tüm insanlara karşı sevgi duyarak, bize
verilen vazifeleri hakkıyla yerine getirmeliyiz. Güzel davranışlarda bulunan insanların hem bu
dünyada hem de Ahiret’te mükâfatlandırıldıklarına; çirkin davranışlarda
bulunanların ise, hem bu dünyada rezil olduklarına hem de Ahiret’te cezalandırıldıklarına
iman edelim. Bu imanla hep güzelin, güzel sözün ve güzel davranışın güzel
örnekleri olalım.
Ahlâk Ve Değerlerin
Öğretimi
Ahlâk, bir toplum içinde
kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve
kuralları, değer ise yüksek, yararlı ve
manevî nitelikler demektir. Dinlerin ortak ahlâkî değerleri olduğu gibi
birbirinden farklı değerleri de vardır. Bununla birlikte, ahlâkî değerleri
yerleştirmek ve yaymak için gelmiş olan
dinlerle ahlâk ve değerler arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. İslâm, güzel
ahlâkı tamamlamak için ve insanî değerleri yüceltmek için gönderilmiştir. Bu açıdan dinin öğreniminde ve dini eğitimde “Ahlâk ve Değerler” alanı önemli bir yer
tutar.
Öğrenciler bu öğrenme alanıyla
genel olarak değerlerin farkına varır, din-değer ilişkisini yorumlayarak
kişilik ve toplumsal gelişimde değerlerin önemini kavrar. Aile içi görev ve
sorumluluklarının bilincine varır ve Hz. Muhammed'in bu konudaki örnek
davranışlarından modellemelerde bulunarak sonradan pişman olacakları hataları
yapmamaya çalışırlar.. Hak ve özgürlüklerin birey ve toplum için önemini
kavrar, onlara saygı duyar ve kul hakkı ihlâllerine karşı duyarlı olurlar. Varlık sebebi kamu
haklarını gözetmek ve kimsesizlerin kimsesi
olmak olan Devlete karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirirler.
İnsanın hata yapabilen bir varlık olduğunu, ancak asıl erdemin yapılan hatadan
dönmek ve hata edeni bağışlamak olduğu bilincine varırlar.
NACİBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder