27 Haziran 2015 Cumartesi

DİNİ EĞİTİMİN NİTELİĞİ

Dünya üzerinde yaşayan toplumlara baktığımızda hemen her toplumda göze çarpan karakteristik olumsuz bazı özellikler var. Nedir bunlar? Rüşvet, adam kayırmaca, aldatma, cinayet, sömürü, hırsızlık, haksız kazanç vs…

Nasıl ki, zihnimizdeki kelime ve kavramlar tek başlarına yahut gelişigüzel bir araya geldiklerinde hiçbir anlam ifade etmiyor ve fayda sağlamıyorlarsa; aynı şekilde ortak değerlere sahip olmayan fertlerden oluşan bir toplum da sağlıksız ve dengesiz olur. Meselâ sadece menfaat birliği etrafında toplanan insanlar, menfaatleştikleri sürece ortak hareket ederler. Ancak menfaatleri çatıştığı takdirde, birliktelikleri sona erer, dağılır ve  birbirlerine düşman olma noktasına dahi gelebilirler.

Kötü ve çirkin şeyleri ifade etmek için kullanılan kelime ve kavramlar top yekûn bir araya geldiklerinde nasıl ki çirkin, kaba, asla hoşa gitmeyecek ve kabul görmeyecek acayip tuhaf bir takım ifadelere dönüşürse; aynı şekilde bozuk karakterli, kendini bilmeyen eğitimsiz, din eğitimi almamış, dinî ve ahlâkî değerlerden yoksun fertlerin oluşturduğu bir toplum da, düzeni bozuk, dengesiz, her türlü kötülüğün, çirkinliğin haksızlığın, adaletsizliğin, zulmün, sömürünün kısacası koyu  cehaletin yaşandığı bir sistem haline gelir.

İnsanlara en yüce ortak değerler sunan ve onlara en iyi yaşam tarzının yolunu gösteren yegâne kurum dindir. Allah katında kâmil din ise İslâmdır.

İlk çağ filozoflarından Eflatun, Kanun adlı eserinde (toplumun ıslahı için) maddî yaptırımların tek başına yeterli olamayacağını, asıl manevî yaptırımların gerektiğini, bunu da ancak dinin sağlayabileceğini söylüyor.

Eflatun toplumda yaşanan her türlü bozukluğun dinsizlikten, Tanrıya inanmamaktan ileri geldiğini, iyi bir toplum düzeni için öncelikle dinsizliğe karşı savaş açılması gerektiğini ileri sürer.

(Manevî yaptırım: İnsanın ıslahına yönelik telkinlerde bulunarak onun vicdanını harekete geçirmek, davranışlarından dolayı sorumluluk duymasını sağlamak olsa gerek.)

Son yıllarda yapılan bazı bilimsel araştırmalar doğmamış bir bebeğin dış faktörlerden etkilendiğini ve insanın karakterinin ana rahminde iken şekillenmeye başladığını ortaya koymakta.

Atalarımız “insan 7’sinde ne ise 70’inde de odur” demişler. Burada 7’sinde kelimesinin altını çizmek istiyorum. Bu rakam insan şahsiyetinin büyük oranda şekillendiği bir yaştır. Bundan sonra alacağı her türlü eğitim bunun üzerine bina edilecektir.

Eğitimi insanın şahsiyetini geliştirmek, karakterini şekillendirmek, maddî ve manevî hayata hazırlamak olarak tanımladığımıza göre, bu şekillendirmeyi en iyi en doğru ve en sağlıklı biçimde yapmamız gerekir. Bunu bize sağlayan en mükemmel eğitim şekli ise bize göre dinî eğitimdir. Çünkü Vicdanlara hükmedebilen yegâne güç imandır, Allah korkusudur. Yani dindir. Din beni-bizi programlayan, yönlendiren bilgidir. Örneğin zulme karşı koyma noktasında gerektiğinde hayatımı tehlikeye atacak yahut feda edecek şekilde beni-bizi harekete geçiren motivasyon, kaynağını dinden alır.  İnançlarımız bizim kendi kişisel tercihlerimizdir. Dolayısıyla bizi sorumlu kılar. İnancı gereği başını örten bir öğretmen başını açmakla,  öğretmenlikten vazgeçme, işini kaybetme arasında bir tercih yapmak zorunda bırakıldığında, eğer başörtüsünü tercih ediyorsa, ona bu tercihi yaptıran güç de yine dindir.

Dini Eğitim Nedir?

ü Davranışları vahye göre düzenleme - Ahlaki eğitim: Dünyanın neresinde olursa olsun her ahlaki davranışın (huyun) bir kültürden, her kültürün ise muhakkak bir dinden kaynaklandığını bilerek, ahlaki davranışlar için tek kaynak olarak vahyi - ilahi bilgiyi görebilsin.
ü İnsanı ictimaileştirme - sosyalleştirme eğitimi: İnsanın bu dünyadaki hedefinin de öbür dünyadaki hedefinin de saadeti bulmak, huzurlu ve mutlu yaşamak olduğunu bilip bunun sadece mal-mülk ve servetle mümkün olamayacağını; aynı zamanda cemaatleşmenin , dolayısıyla paylaşmanın ve yardımlaşmanın gerekli olduğunu görebilsin.
ü Huzurun, dengenin , iç barışın temini , dinginlik  eğitimi: Ruhun dinlenmesi - rahatlaması, gıdalanması ve enerji depolamasının ancak dua ederek – Allah’ı hatırlayarak, sadaka vererek ve bedeni ihtiraslardan uzak durarak mümkün olabileceğini görebilsin.
ü İnanç eğitimi:Ancak Allah'a bağlı bir yüreğin her zorluğu yenebileceğine inanarak her türlü güçlüğe ve sıkıntıya karşı bitmeyen bir ümit duyabilsin. Çünkü ; İnsan ancak istidadının  (kabiliyetinin ) elverdiği ve gücünün yettiği kadar çalışırsa Allah'ın vergisini kullanmış olur. Fakat bunu hakkıyla kullanmaya, çoğu zaman başaramamak korkusu engel olur. Başarmak için ise beceriksizlik kuşkusunu atmak gerekir. Başarı, insanın kendi yürekliliğine bağlıdır. O da en çok inançla beslenir."inanıyorsan mutlaka en üstünü sensin"
ü  Neyi neden yaptığını bilme - Hedef amaç eğitimi: En uzun yol nereye gittiğini bilmeden gittiğin yoldur. İnanç insana doğru yoldan ( Sırat-ı mustakim ) daha rahat ve emin bir şekilde gideceği yeri - hedefi gösterir.
ü Güven ve tazelenme - İrade eğitimi: Dua eden insan kısıtlı ( dar ) varlığının çerçevesinden dışarı çıkarak Allah'ın sonsuz büyüklüğüne yönelir. Bütün ümitler orada tazelenir. Kırılmış iradeler yepyeni bir kalıba dökülür."Peki kimdir darda kalana , kendine yakardığı zaman karşılık veren ve (başındaki) sıkıntısını gideren ......"..Neml / 62 
ü Aşırılıklardan arındırılmış saf ve berrak bir zihin kazandırma- Zihin tezkiyesi: Doğrunun yanlış gibi yanlışın doğru gibi görüldüğü; iyinin kötü , kötünün iyi gibi göründüğü; güzelin çirkin, çirkinin güzel gibi göründüğü bir devirde berrak ve saf bir zihne sahip olmak ve hep isabetli davranmak yetisini kazanabilir. " Siz ey imana erişenler ! Eğer Alllah' a karşı sorumluluk bilinci içinde olursanız, O size hakkı batıldan ayırmaya yarayan bir ölçü (değerlendirme yeteneği - hikmet ) bahşedecek ve kötü işlerinizi silip örtecek, sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah, bağış  ve cömertliğinde sınır olmayandır." Enfal /29
ü Sağlam bir inanç ve fıtrata -yaratılışa -uygun bir ahlak eğitimi: Din ( İslam ) batıl olan ( çürük - temelsiz ) her şeyden uzaklaşmak ve hak olana dönmek ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davranmak olarak tariflendiğine göre, her zaman insanı her türlü olumsuzluktan alıkoyan tek pusula olma konumundadır. "Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak yüzünü kararlı bir şekilde ( hak olan ) dine çevir ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davran; (ki) Allah'ın yarattığında bir bozulmaya ve çürümeye meydan verilmesin. Bu sahih dinin gayesidir.Ama çoğu insanlar onu bilmezler." Rum /30


NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder