Dünya üzerinde yaşayan toplumlara baktığımızda hemen her toplumda
göze çarpan karakteristik olumsuz bazı özellikler var. Nedir bunlar? Rüşvet,
adam kayırmaca, aldatma, cinayet, sömürü, hırsızlık, haksız kazanç vs…
Nasıl ki, zihnimizdeki kelime ve kavramlar tek başlarına yahut
gelişigüzel bir araya geldiklerinde hiçbir anlam ifade etmiyor ve fayda
sağlamıyorlarsa; aynı şekilde ortak değerlere sahip olmayan fertlerden oluşan
bir toplum da sağlıksız ve dengesiz olur. Meselâ sadece menfaat birliği
etrafında toplanan insanlar, menfaatleştikleri sürece ortak hareket ederler.
Ancak menfaatleri çatıştığı takdirde, birliktelikleri sona erer, dağılır
ve birbirlerine düşman olma noktasına
dahi gelebilirler.
Kötü ve çirkin şeyleri ifade etmek için kullanılan kelime ve
kavramlar top yekûn bir araya geldiklerinde nasıl ki çirkin, kaba, asla hoşa
gitmeyecek ve kabul görmeyecek acayip tuhaf bir takım ifadelere dönüşürse; aynı
şekilde bozuk karakterli, kendini bilmeyen eğitimsiz, din eğitimi almamış, dinî
ve ahlâkî değerlerden yoksun fertlerin oluşturduğu bir toplum da, düzeni bozuk,
dengesiz, her türlü kötülüğün, çirkinliğin haksızlığın, adaletsizliğin, zulmün,
sömürünün kısacası koyu cehaletin
yaşandığı bir sistem haline gelir.
İnsanlara en yüce ortak değerler sunan ve onlara en iyi yaşam
tarzının yolunu gösteren yegâne kurum dindir. Allah katında kâmil din ise
İslâmdır.
İlk çağ filozoflarından Eflatun, Kanun adlı eserinde (toplumun
ıslahı için) maddî yaptırımların tek başına yeterli olamayacağını, asıl manevî
yaptırımların gerektiğini, bunu da ancak dinin sağlayabileceğini söylüyor.
Eflatun toplumda yaşanan her türlü bozukluğun dinsizlikten,
Tanrıya inanmamaktan ileri geldiğini, iyi bir toplum düzeni için öncelikle
dinsizliğe karşı savaş açılması gerektiğini ileri sürer.
(Manevî yaptırım: İnsanın ıslahına yönelik telkinlerde bulunarak
onun vicdanını harekete geçirmek, davranışlarından dolayı sorumluluk duymasını
sağlamak olsa gerek.)
Son yıllarda yapılan bazı bilimsel araştırmalar doğmamış bir
bebeğin dış faktörlerden etkilendiğini ve insanın karakterinin ana rahminde
iken şekillenmeye başladığını ortaya koymakta.
Atalarımız “insan 7’sinde ne
ise 70’inde de odur” demişler. Burada 7’sinde kelimesinin altını
çizmek istiyorum. Bu rakam insan şahsiyetinin büyük oranda şekillendiği bir
yaştır. Bundan sonra alacağı her türlü eğitim bunun üzerine bina edilecektir.
Eğitimi insanın şahsiyetini geliştirmek, karakterini
şekillendirmek, maddî ve manevî hayata hazırlamak olarak tanımladığımıza göre,
bu şekillendirmeyi en iyi en doğru ve en sağlıklı biçimde yapmamız gerekir.
Bunu bize sağlayan en mükemmel eğitim şekli ise bize göre dinî eğitimdir. Çünkü
Vicdanlara hükmedebilen yegâne güç imandır, Allah korkusudur. Yani dindir. Din
beni-bizi programlayan, yönlendiren bilgidir. Örneğin zulme karşı koyma
noktasında gerektiğinde hayatımı tehlikeye atacak yahut feda edecek şekilde
beni-bizi harekete geçiren motivasyon, kaynağını dinden alır. İnançlarımız bizim kendi kişisel
tercihlerimizdir. Dolayısıyla bizi sorumlu kılar. İnancı gereği başını örten
bir öğretmen başını açmakla,
öğretmenlikten vazgeçme, işini kaybetme arasında bir tercih yapmak
zorunda bırakıldığında, eğer başörtüsünü tercih ediyorsa, ona bu tercihi
yaptıran güç de yine dindir.
Dini Eğitim Nedir?
ü Davranışları vahye göre
düzenleme - Ahlaki eğitim: Dünyanın
neresinde olursa olsun her ahlaki davranışın (huyun) bir kültürden, her
kültürün ise muhakkak bir dinden kaynaklandığını bilerek, ahlaki davranışlar
için tek kaynak olarak vahyi - ilahi bilgiyi görebilsin.
ü İnsanı ictimaileştirme -
sosyalleştirme eğitimi: İnsanın
bu dünyadaki hedefinin de öbür dünyadaki hedefinin de saadeti bulmak, huzurlu
ve mutlu yaşamak olduğunu bilip bunun sadece mal-mülk ve servetle mümkün
olamayacağını; aynı zamanda cemaatleşmenin , dolayısıyla paylaşmanın ve
yardımlaşmanın gerekli olduğunu görebilsin.
ü Huzurun, dengenin , iç
barışın temini , dinginlik eğitimi: Ruhun dinlenmesi - rahatlaması, gıdalanması ve
enerji depolamasının ancak dua ederek – Allah’ı hatırlayarak, sadaka vererek ve
bedeni ihtiraslardan uzak durarak mümkün olabileceğini görebilsin.
ü İnanç eğitimi:Ancak
Allah'a bağlı bir yüreğin her zorluğu yenebileceğine inanarak her türlü güçlüğe
ve sıkıntıya karşı bitmeyen bir ümit duyabilsin. Çünkü ; İnsan ancak
istidadının (kabiliyetinin ) elverdiği ve
gücünün yettiği kadar çalışırsa Allah'ın vergisini kullanmış olur. Fakat bunu
hakkıyla kullanmaya, çoğu zaman başaramamak korkusu engel olur. Başarmak için
ise beceriksizlik kuşkusunu atmak gerekir. Başarı, insanın kendi yürekliliğine
bağlıdır. O da en çok inançla beslenir."inanıyorsan mutlaka en üstünü
sensin"
ü Neyi neden yaptığını bilme - Hedef amaç eğitimi: En
uzun yol nereye gittiğini bilmeden gittiğin yoldur. İnanç insana doğru yoldan (
Sırat-ı mustakim ) daha rahat ve emin bir şekilde gideceği yeri - hedefi
gösterir.
ü Güven ve tazelenme - İrade
eğitimi: Dua eden insan
kısıtlı ( dar ) varlığının çerçevesinden dışarı çıkarak Allah'ın sonsuz
büyüklüğüne yönelir. Bütün ümitler orada tazelenir. Kırılmış iradeler yepyeni
bir kalıba dökülür."Peki kimdir darda kalana , kendine yakardığı zaman
karşılık veren ve (başındaki) sıkıntısını gideren ......"..Neml / 62
ü Aşırılıklardan arındırılmış
saf ve berrak bir zihin kazandırma- Zihin tezkiyesi: Doğrunun yanlış gibi yanlışın doğru gibi
görüldüğü; iyinin kötü , kötünün iyi gibi göründüğü; güzelin çirkin, çirkinin
güzel gibi göründüğü bir devirde berrak ve saf bir zihne sahip olmak ve hep
isabetli davranmak yetisini kazanabilir. " Siz ey imana erişenler ! Eğer
Alllah' a karşı sorumluluk bilinci içinde olursanız, O size hakkı batıldan
ayırmaya yarayan bir ölçü (değerlendirme yeteneği - hikmet ) bahşedecek ve kötü
işlerinizi silip örtecek, sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah, bağış ve cömertliğinde sınır olmayandır." Enfal /29
ü Sağlam bir inanç ve fıtrata
-yaratılışa -uygun bir ahlak eğitimi: Din
( İslam ) batıl olan ( çürük - temelsiz ) her şeyden uzaklaşmak ve hak olana
dönmek ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata uygun davranmak olarak
tariflendiğine göre, her zaman insanı her türlü olumsuzluktan alıkoyan tek
pusula olma konumundadır. "Böylece sen, batıl olan her şeyden uzaklaşarak
yüzünü kararlı bir şekilde ( hak olan ) dine çevir ve Allah'ın insan bünyesine
nakşettiği fıtrata uygun davran; (ki) Allah'ın yarattığında bir bozulmaya ve
çürümeye meydan verilmesin. Bu sahih dinin gayesidir.Ama çoğu insanlar onu
bilmezler." Rum /30
NACİBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder