Fâiz, diğer ismiyle Ribâ tüm
kutsal kitaplarda olduğu gibi Kuran-ı
Kerim’de de haksız kazanç olarak sermayeyi elinde tutan tefecilerin darda kalan
yoksul halk kitlelerini sömürmek için kullandıkları bir enstrüman olarak kabul görmüştür.
Mekke döneminde hakim olan hayat tarzı ribânın (tıpkı günümüzde olduğu
gibi) alışveriş (ticaret) olarak algılandığı, bu sebeple de meşru görüldüğü bir sistemdi.
Müslümanlar Medine’de devlet oluşturduklarında borçlunun aldığı paranın (dinar, gümüş) geri öderken artması
olan riba her şekliyle yasaklandı. Devlet eliyle kurulan ekonomik sistemde,
zekat, devlet vergisi olarak alınan sadakalar, karzı hasen (borcun
bağışlanması), savaş ganimetlerinden beytul mala verilen beşte birlik pay, gayrimüslim ülkelerden
koruma parası olarak alınan cizye vb. enstrümanlar Medine İslam Devleti’nin
iktisadi kaynaklarını oluşturdu. Alışveriş mübah fakat ribalı ilişkiler tamamen
yasaklandı.
Günümüz Türkiye’sinde cari olan sistem Medine’de Müslümanların kendi elleriyle
oluşturdukları sisteme değil de daha çok ribanın alış veriş gibi görüldüğü
Mekke oligarşisinde cari olan sisteme benzemektedir.
Devlet bu sistemle iç içedir. Hatta bu sistem
bankalarla devlet tarafından bizzat yürütülmektedir. Bir batak durumunda ise devlet vatandaştan aldığı vergilerle
bankalardaki mevduat hesabını fonlamaktadır. İşçi, memur, dar gelirliden
dolaylı veya dolaysız alınan vergilerle bankalar sübvanse edilmektedir. Hatta üretici, sanayici ve ticaret
erbabı da istemeden bu çarka hizmet etmektedir. Sömürü düzeninin olmazsa olmazı
faizdir.
Devletin kendisi dara düştüğünde
ise tahvil, hazine bonosu ve hisse senetleri satarak halktan sıcak para
çekmekte vatandaş da devlete olan borcunu
kanuni faizle (?) geri
ödemektedir.
Yani siz isteseniz de istemeseniz de bu sistemin dışına çıkmak gibi bir
lüksünüz yoktur.
Öyle
ise yapılması gereken nedir?
Yapılması gereken Uluslararası sistemle karşılıklı sermaye akışı
sağlayarak küreselleşen ülkemizde Faizle çalışan tüm kurumları olabildiğince
minimize etmek, kar zarar ortaklığına dayalı kurumları da olabildiğince
maksimize etmektir. Unutmayalım ki 10 sene önce bu toprakların insanları % 70 lere varan bir faiz sarmalı ile
boğuşurken şimdilerde % 10 larda
seyreden bir seviye ile karşı karşıyayız.
Her şeyini kendimizin ayarlayacağı bir Medine devletine hicret edemeyeceğimize göre. Yüzümüzü alışverişin helal ribânın ise haram edildiği anlayışa-inanca doğru çevirerek yola devam etmeliyiz. En yüksek kalkınma hızının ancak faizin sıfır olduğu noktada gerçekleşeceğini bilerek, meselenin ekonomik bir mesele gibi görülse de aslında tamamen siyasi ve ahlaki bir mesele olduğunu unutmayalım derim vesselam.
Her şeyini kendimizin ayarlayacağı bir Medine devletine hicret edemeyeceğimize göre. Yüzümüzü alışverişin helal ribânın ise haram edildiği anlayışa-inanca doğru çevirerek yola devam etmeliyiz. En yüksek kalkınma hızının ancak faizin sıfır olduğu noktada gerçekleşeceğini bilerek, meselenin ekonomik bir mesele gibi görülse de aslında tamamen siyasi ve ahlaki bir mesele olduğunu unutmayalım derim vesselam.
NACİBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder