KİTAP TANITIM
Ahmed Deedat'ın
Is the Bible God's Word?, Crucifixion or Cruci-fiction? ve What is His
Name? adlarını taşıyan kitaplarının bir araya getirilen çevirisi
“Kitâb-ı Mukaddes Allah Sözü müdür?” adıyla bir süre önce yayın dünyasında
yerini aldı. Şu an eminim kitapçıların bu tür kitapları ayırdıkları
bölümlerde bu konuya özel ilgi, merak ve araştırma içinde olanları
sabırsızca beklemektedir.
İncil ve
Tevrat üzerine dünyanın önde gelen otoritelerinden Deedat, uzun
bir süreyi kapsayan bu incelemesinde, araştırmacılara bu alanda
hayli zengin bir veri-bilgi kazandırmaktadır.
Bu eseri,
okunacak kitaplar listesine dahil etmenizde kanatimce büyük yararlar
var.
Kitabı elime
aldığımda herkes gibi öncelikle ismini okudum yavaşca: Kitâb-ı Mukaddes
Allah Sözü müdür? Tabii ki Allah sözüdür! diyerek cevap verdim kendi
soruma. Sonra şu soru takıldı dilime: Peki hangi Kitâb-ı Mukaddes?
Sonra bir soru daha belirdi zihnimde: Ne kadarı Allah sözü? Sonra
bir soru daha: Ne kadarı çok mu önemli? Eninde sonunda tedavülden
kalkmış bir para hükmünde değil mi? Peki milyonlarca insan neden
halâ bu kitabın (kitapların) okuyucusudur, daha da mühimi, mü’mini
olur acaba? şeklinde devam etti sorular.
Doğrusu ilgimi
çekmişti bu kitap. Zaten epey zamandır bu konulardaki eksikliğimin
de farkında olmam bu kitabı okunacak kitaplar listeme dahil etmeme
yetmişti. Kısa bir müddet sonra da fırsatını buldum. Her zaman olduğu
gibi kitabın içindekiler bölümüne şöyle bir göz attım; bu bölüm başlıkları
ilgi çekici geldi bana.
“Muhtelif
Kitâb-ı Mukaddes nüshaları,
Dünyanın
en çok satan kitabı,
Harfi harfine
inen vahiy yok,
Kızlar babalarını
baştan çıkarıyor,
Çarmıha
germe metodları…”
Kitabın başında
yer alan bir kavram da çok enteresan geldi bana (s. 12). “Kültist.” Bu kavram için dipnotta şöyle
bir açıklama yapılmış: “Bir toplumdaki resmî ve yaygın ibadet biçimlerinden,
kendi arzularını tatmin etmek için veya moda olsun diye farklı ibadet
biçimleri geliştiren grup veya cemaatler. Yehova Şahitleri, Yedinci
Günü Bekleyenler vs.” Hıristiyanlığın binbir mezhep ve akımına bu
kötü ismi verenler ise mutaassıp Hıristiyanlar imiş.
Biz müslümanlar
Tevrat, Zebur ve İnciller için “tahrif edilmiş” (muharref) kitaplar,
bu kitaplara inanan kimselere ise “ehl-i kitap” tâbirini kullanıyoruz.
İslâmiyet
ise ehl-i kitab'ın yanlışlarını düzelten ve onları Allah'ın birliği
inancına dayalı, ortak ilkeye çağıran dindir.
Üstad Ahmed
Deedat bence bu eserde mevcut olan üç araştırmasıyla Âl-i İmrân
sûresi'nin 64. âyetinin; “Ey Ehl-i Kitab! Allah'tan başkasına tapmayalım,
O'na hiçbir şeyi eş koşmayalım ve Allah'ı bırakıp kimimiz kimimizi
ilâhlaştırmasın…” şeklindeki ilâhî ikazların İncil sahiplerine yönelik
modern ve tecrübî bir tefsirini yapmaya gayret etmiş ve bu gayretinde
de hayli başarılı olmuştur.
Hepimiz
inanırız ki Kitâb-ı Mukaddes hatalarla doludur. Sayfa 24'de yazarımız
bu hataların 50.000 civarında olduğunu, Yehova Şahitlerinin yayın
organlarından yaptığı alıntılarla belgeler.
Yine hepimiz
inanırız ki, bu kitaplar birbirini tutmayan aritmetik çelişkili
ibarelerle doludur. 52-61. sayfalarında yazar bunlara ilişkin onlarca
örnek verir.
Ve hatta çıkarılıp
tekrar eklenmiş cümlelerle doludur. Örneğin İsa'nın göğe yükselişi
önceki İncil nüshalarında varken çıkarılmış, daha sonra ise tekrar
konmuştur (s. 32-34).
Kitabın
ele aldığı temel sorunlardan biri de İsa (a.s.)'ın çarmıha gerilme
(veya gerilmeme) olayıdır. Deedat, çarmıha gerilme kelimesininin
İngilizce karşılığı olan “crucifixion”ın aslında “çarmıha gererek
öldürme” anlamı taşıdığını söylemektedir. Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinin
neticesinde ise ölüm olmadığını iddia etmekte ve buna günümüzden
de misaller getirmektedir.
“İsa'nın
haç'taki ölümü, tüm hristiyan ilâhiyatının temelidir. Tanrı hakkındaki,
yaratılış hakkındaki, günah ve ölüm hakkındaki tüm hıristiyanî ifadelerin
odağında çarmıha gerilmiş İsa vardır. Tarih hakkındaki, Kilise hakkındaki,
iman ve kutsama hakkındaki, gelecek hakkındaki ve umut hakkındaki
tüm hıristiyanî ifadeler, çarmıha gerilmiş İsa'dan çıkmaktadır.
Kısacası
çarmıha gerilme yoksa Hıristiyanlık da yoktur!” (s. 91).
Siz ne dersiniz
veya nasıl olduğuna inanıyorsunuz? İsa Mesih'in çarmıha gerilmesi
bir aldatmaca mı, yoksa tarihî bir gerçek mi?
Halbuki Nisa
sûresi âyet 157'de bu husus biz müslümanlara şöyle nakledilir. Şüphesiz
Kur’ân en doğruyu söyleyen kitaptır:
“Ve, ‘Biz,
Allah elçisi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük’ derler. Halbuki onu
ne öldürdüler, ne de çarmıha gerdiler; ancak kendilerine bir benzetme
yapıldı. Ve gerçekten onda ayrılığa düşenler bundan dolayı şüphe
içindedirler. Ona dair bir bilgileri yoktur. Ancak zan arkasında giderler.
Halbuki onu gerçekten öldürmediler.”
Peki bu
ilâhî ikaza rağmen neden milyonlarca haç'da İsa Mesih'in çarmıha gerilmiş
bedeni boy gösterir? Kiliselerin duvarlarını süsler, dramatik
bir mevzu olarak edebî eserlere konu olur ve hepsinden önemlisi, asırlardır
bu konuda Yahudilere lânetler ve sövgüler yağdırılır.
Deedat'a
göre bu gibi soruların cevabı çok basittir. Cevap Kur’ân'dadır ve sorumlular
hakikati kaynağından bilme şansına sahip tek topluluk olan müslümanlardır.
Öyleyse
müslümanlara bu tarihî-dinî sapmanın düzeltilmesinde çok önemli görevler
düşmektedir.
“Müslümanlar,
dünya üzerindeki milyonlarca câhil insan için gerçekten birşeyler
yapmak, onları bu şirklerinden kurtarmak zorundadırlar. Yoksa onlar,
kendileriyle birlikte bizi de hem bu dünyada hem de âhirette helâke götürecekler.”
(s. 216).
Nâci BEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder