14 Haziran 2015 Pazar

SORUMLULUK – MES’ÛLİYET


Sorumluluk, Bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir olayın başkaları üzerindeki etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi, başkalarının haklarına saygı göstermesi ve kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Çocuklara sorumluluk kazandırmak bir süreç ve emek gerektirir. Koruyucu anne-babalar bebeklikten itibaren "O yiyemez, çocuktur." , "O giyemez çocuktur" deyip çocuğun her işini kendileri yaparlar, ilköğretim çağına gelindiğinde okul çantasını hazırlama işi bile annenin görevidir. Bazılarının bunu abartarak ev ödevlerini bile yaptığı görülür. Her ihtiyacı anne-baba tarafından karşılanan, devamlı neyi, nerede ve nasıl yapacağı kendisine hatırlatılan, yanlış yaptığında azarlanan ve kınanan çocuklar, gölge bir kişiliğe sahiptir. Anne babaya sormadan bir iş yapmayı tercih etmezler. Böyle çocuklarda okul korkusu çok yaygındır, okula uyum sağlamakta zorluk çekebilirler. Duygularını, tepkilerini rahatça ifade etmesine ve gerektiğinde ‘hayır’ demesine izin verilmeyen çocuklarda bağımsız bir kişilik gelişmediği için sorumluluk duygusu da  zor kazanılır. 

Çocuğun  sosyal gelişimini şu şekilde özetleyebiliriz:
6,7,8 ve 9. yaşlarında çocuklar belli miktarda sosyal bağımsızlığa ihtiyaç duyarlar. Neden-sonuç ilişkilerini görürler. Birbirleri ile rekabet ederler. Doğru ve yanlışı ayırt ederler.
10, 11 ve 12. yaşlarda çocuklar sosyal bağımsızlık ve arkadaş ortamı isterler. Davranışlarının karşısındaki kişide ne tür duygular uyandırabileceğini tahmin edebilirler. Bu dönemde aileden bağımsızlaşma süreci başlar. Rekabete daha uygun yanıtlar verebilir, yenilgiyi kabullenebilir.  Başkalarını suçlamadan kurallara uygun oynarlar.
 13, 14, 15 ve 16. yaşlarda çocuklar bireysel değerlerini araştırırlar. Uzun vadeli yaşam planlarının farkına varırlar. Cinsiyetlerin toplumsal tanımlarının farkına varırlar. Bir işle günlerce uğraşabilirler. Soyut düşünebilirler. Evde daha çok yardım gereken işler olduğunda kendi isteğiyle yardım önerisinde bulunabilir, eve dönüş saatlerine uyabilir, planındaki değişiklikleri haber verebilir, uzun vadeli mesleki ilgilerine göre kendi başına okul projelerini yürütebilir, başkalarının haklarına saygı gösterebilir.
Bu bilgiler çerçevesinde sorumluluk sahibi bir insanı şu şekilde ifade etmemiz mümkündür;
·        Kendi kararlarını verebilen, 
·        Karar alırken ellerindeki kaynakları kullanabilen, 
·        Değer yargılarını gözeten, 
·        Bağımsız davranabilen, 
·        Kendine güvenli, 
·        Başkalarının haklarını çiğnemeden kendi ihtiyaçlarının karşılayabilen. 

Yaptığı işi sonuna kadar götüren ve yapmakta olduğu bir davranışın olumlu veya olumsuz olası sonuçlarına katlanmayı göze alan kişiye sorumluluk sahibi ergen bir insan olarak bakabiliriz.

İslami anlayışa göre de insan sorumlu bir varlıktır. Çünkü kendine iyi ile kötü, doğru ile yanlış açık biçimde gösterilmiş, ikisinden birisini seçme hakkı tanınmış, seçimini yapabilmesi, gereğini yerine getirebilmesi için gereken akıl, irade ve yapabilme gücü gibi niteliklerle donatılmıştır. Kişi özgür iradesi ile dilediği seçimi yapabilir, istediği işi işleyebilir. Fakat bu özgürlüğü onu seçiminden, yaptıklarından sorumlu kılar, seçim ve davranışlarının sonuçlarına katlanma zorunda bırakır. Seçim ve davranışlarının niteliği, iyi ya da kötü oluşu, bunların sonuçlarının da niteliğini, başka bir deyişle göreceği karşılığın ödül ya da ceza oluşunu belirler.
İnsanı bireysel bir varlık olarak tanımlamanın yanında toplum içinde yaşamasından ötürü toplumsal bir varlık olara görmek daha gerçekçidir. Bu özelliğinden dolayı insanın hukuki, cezai, ekonomik ve her şeyden çok sosyal sorumluluk alanlarında varlığını göstermesi gerekir.

Son derece geniş bir kavram olan sosyal sorumluluk; toplumda yer alan tüm örgütlerin “ortak yaşam idealleri” için kolektif bir biçimde çalışması, bu amaca hizmet eden projeler geliştirmesidir. Dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için” geliştirilen sosyal sorumluluk projeleri, mevcut sorunları çözmeye odaklanmanın yanı sıra gelecekte oluşabilecek sorunları da oluşmadan engelleme amacını taşır.

Gelecek nesillere bırakabileceğimiz yaşanabilir bir dünya için, hükümetler, yerel yönetimler ve sivil halk el ele vermeyi, ortak çözümler üretmeyi son yıllarda öğrenmeye başladı. Bu işteki en önemli adım, ise sosyal sorumluluk alanlarında faaliyet gösteren  sivil toplum örgütlerinin kurulması oldu.

Sosyal sorumluluğun temel amaçları; sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, eğitimin herkes tarafından ulaşılabilir olması ve daha da kaliteli hale gelmesi, çevrenin korunması ve çevre bilincinin oluşturulmasıdır.
Bireylerin bir araya gelerek “uyumlu bir biçimde çözüm üretmesi”, sosyal sorumluluk projelerinin de başarıya ulaşması manasına gelir. Sosyal adaletin sağlanması için geliştirilen tüm projeler de sosyal sorumluluğun bir parçasıdır. İnsanların sadece kendi çıkarlarını değil, toplumun ve insanlığın çıkarlarını da düşünmesi sosyal sorumluluk bilincinin oluştuğunu gösterecektir.                    
                                                                    NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder