Etimolojik Açıdan Zekat
Etimolojik olarak [z – k- y] kökünden türeyen zekat
kelimesi, sözlükte; ‘artmak, çoğalmak, bereket, temiz olmak, iyi, düzgün, uygun
ve verimli olmak’ gibi anlamlara gelmektedir. Bunları iki temel anlama irca
edecek olursak, birincisi ‘artmak, çogalmak’, ikincisi ise, ‘temiz olmak,
arınmak’ olur.
Kazanci
Arıtıcı Bir İbadet Olarak Zekat
Benliğini
arındıran/zekât veren, kurtuluşa gerçekten ermiştir. Rabbinin adını anmış, namaz
kılmıştır/dua etmiştir o. A’la 87/14,15
Ki, o arınmak için malını verir.
(92/18) LEYL
el-İsfehani ‘zekat’ın ıstılahi anlamının, insanın, malından,
Allah’ın hakkını fakirlere aktarması seklinde olduğunu belirtir. Öyleyse, ona
göre fakire mali aktarımda bulunması
anlamına gelen ‘zekat’a bu adın verilmesi, Allah’tan bereketin, malın
çogalmasının, artmasının istenmesi veya zekatın verilmesi sonucu nefsin iyilik,
hayır yönünün artırılması ve bunun nefsi arındırmayı, temizlemeyi beraberinde
getirmesi nedeniyledir.
Mal
Üzerinde Allah’ın Bir Hakkı Olarak Zekat:
Ve
onların isteyene (sâile) ve mahrûma (vermek için). (70/25) Mallarında, belli bir hak vardır, (70/24) O halde
sen, akrabaya, yoksula (miskine), yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızasını isteyenler için bu, en iyisidir.
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (30/38)
Allah,
zenginlerin malları içerisinde fakirlere hak ayırmıştır. Bu hakkı verirken ne
zenginin övünmesi, ne de fakîrin ezilmesi gerekir. Çünkü zengin, hak sahibine
hakkını vermekte, fakır de ondan hakkini almaktadır. Gerçekte mal, falan veya
falanın değil, Allah'ındır. Mülkün sahibi Allah'tır. Allah bazı insanları,
kendi malı üzerine vekil bırakmıştır. Malın görünür sahibi, gerçek sahibinin
buyruğunu hatırdan çıkarmazsa, Allah'ın kullarına yardım emrini yüksünerek
değil, seve seve yerine getirir, vazifesini yapmaktan ötürü de huzur duyar.
Allah, Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde fakirlere yardımı, onların bir hakkı
olarak göstermektedir:
Kur’an’da
‘Zekâ’ Kelimesi
Kur’an-ı Kerim’de ‘zekâ’ kelimesi ve çesitli türevleri, 23’ü
Mekki, 36’sı Medeni surelerde olmak üzere 58 ayette 59 defa geçmektedir.
‘Zekat’ formu ise 32 yerde geçmektedir. bunlardan ikisi temizlenme, arınma;
30’u ise, sosyal yardımlaşma ve vergi anlamında kullanılmıstır.
Geçmis Ümmetlerde Zekat
İniş sırasına
göre 8'-nci sırada yer alan A'lâ Sûresi'nin “Doğrusu mutluluğa ermiştir zekât
veren; Rabbinin adını anıp namaz kılan." (A'lâ: 8/14-15) âyetleri ve bunun
hemen ardından inen Leyi Sûresi'nin “En çok korunan da o(cehennem ateşi)ndan
uzak tutulur. O ki malını (hayra) vererek arınır, yücelir." (Leyi:
9/17-18) âyetleri, zekât vermeyi, insanı yüceltip ebedî mutluluğa erdirecek
güzel bir görev olarak tanıtmakta; Mekke döneminin ortalarında inmiş
olanOnların mallarında dilencinin ve yoksulun hakkı vardır"(Zâriyât:
67/19), Onların mallarında dilencinin ve yoksulun belli bir hakkı vardır."
(Me'âric: 79/24-25) âyetleri de inanmış zenginlerin mallarında, yoksullara
belli bir hakkın ayrılmış bulunduğunu vurgulamaktadır.
Bu âyetler, zekâtın, Mekke döneminin ilk yıllarından
beri farz kılındığını, hattâ bunun İslâm'dan önce de uygulanan bir din yasası
olduğunu kanıtlar.
Enbiyâ
(peygamberler) Sûresi'nde peygamberlerin atası Hz. İbrâhîm, oğlu İshâk,
torunuYa'kûb anıldıktan sonra gelen: "
Onları, emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve onlara hayırlı
işler yapmayı, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk
eden(insan)lardı." (Enbiyâ: 73/73) âyeti, bu peygamberlere namaz kılmanın,
zekât vermenin emredildiğini belirtmektedir.
Cahiliye Döneminde Zekat
Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O'na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, "Şu, Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için" dediler. Ortakları için olan Allah'ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor.. Ne kötü hükmediyorlar! 6.136
Allah'a ayrılan bu pay zekat uygulamasıdır.Bu uygulama kınanmıyor Müşriklerin bu uygulaması şirk koşmaları sebebi ve payların yer değiştirilmesi ile boşa çıkıyor yani Rabbimiz tarafından kınanıyor.
Zekatı Kimlere Vereceğiz?
Ve mallarında, (sâil) isteyen-dileyene ve mahrûm olana (muhtaç olana) bir hak (zekat) vardı. (51/19) ZARİYAT
Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O'na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, "Şu, Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için" dediler. Ortakları için olan Allah'ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor.. Ne kötü hükmediyorlar! 6.136
Allah'a ayrılan bu pay zekat uygulamasıdır.Bu uygulama kınanmıyor Müşriklerin bu uygulaması şirk koşmaları sebebi ve payların yer değiştirilmesi ile boşa çıkıyor yani Rabbimiz tarafından kınanıyor.
Zekatı Kimlere Vereceğiz?
Ve mallarında, (sâil) isteyen-dileyene ve mahrûm olana (muhtaç olana) bir hak (zekat) vardı. (51/19) ZARİYAT
O
halde sen, akrabaya, yoksula (miskine), yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın
rızasını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
(30/38) RUM
Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler,
yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm'a
ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar.
Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir. Tevbe 9/60
Zekat Miktarı Nedir?
…………………….Sana, neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: el afv (İhtiyaçtan fazlasını, gönülden bağışlananı.) Allah sizin için ayetleri işte böyle iyice açıklar; umulur ki düşünürsünüz. Bakara 2/219
Zekat Miktarı Nedir?
…………………….Sana, neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: el afv (İhtiyaçtan fazlasını, gönülden bağışlananı.) Allah sizin için ayetleri işte böyle iyice açıklar; umulur ki düşünürsünüz. Bakara 2/219
“O müttakiler ki bollukta da, darlıkta da Allah yolunda
infak ederler. Kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını
affederler. Allah da böyle iyi davrananları sever.” Ali İmran 3/134.
Geniş imkân sahibi olan, geniş
imkânlarından infâk etsin (nafaka versin). Ve kim, üzerindeki rızkı az ise, o taktirde Allah'ın ona
verdiğinden infâk etsin. Allah kimseyi, ona verdiğinden fazlası ile mükellef
(sorumlu) tutmaz. Allah, zorluktan sonra kolaylık verecektir. Talak 65/7
Nisab. Sözlükte
“sınır, işaret, asıl ve kök” anlamlarına gelen nisab kelimesinin terim anlamı;
zekâtın vücûbuna alâmet ve ölçü olmak üzere tesbit edilen belirli bir
miktardır.
Zengin olmanın
asgari sının veya asgari zenginlik ölçüsü diyebileceğimiz nisab, zekâta tâbi
her mal için, Hz. Peygamber tarafından gösterilmiştir. Bu asgari sınırlar bir
açıdan o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik
ölçüsünü göstermekle birlikte ileri dönemlerde de şer'î belirleme (mukadderât-ı
şer'iyye) sayılarak zekât nisabı adıyla aynen korunmuştur. Bu itibarla
fakihler, toprak ürünleri hariç, zekâta tâbi bütün mallarda nisabın şart
olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Hadislerde nisab miktarları şu şekilde
gösterilmiştir:
Gümüşte nisab
miktarı 200 dirhem (=595 gram), altında 20 miskal (=85 gram), hayvanlarda 5
deve, 30 sığır, 40 koyun, buğdayda 653 kg dır. Nisab miktarlarının
belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı
olduğu açıktır. Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi usulü, sosyal ve ekonomik
şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuş ve bu nisab
miktarları “belirlenmiş şer'î ölçüler” olarak nitelendirilmiştir. Kaynaklar
yukarıda ayrı ayrı sayılan ve bugün için aralarında önemli bir değer farkı
ortaya çıkmış bulunan nisab miktarlarının Hz. Peygamber döneminde birbirine
denk olduklarını belirtir. O dönemde değişik mallar için belirlenen bu nisab
miktarının bir ailenin yıllık ortalama harcamaları tutarı, âdeta asgari geçim
standardı olduğu düşünülecek olursa, günümüzde nisab miktarının karı, koca ve
çocuklardan oluşan en küçük bir ailenin yıllık asgari harcamaları tutarı olarak
belirlenmesi ve böyle bir ölçünün esas alınması isabetli olur. Aylık
ücretlendirmenin geçerli olduğu kesimler için yıllık ortalama yerine aylık
ortalama geçim standardının esas alınması ve buna göre bir çözüm getirilmesi
yerinde olur.
ZEKAT FORMU TÜM PEYGAMBERLERDE OLDUĞU GİBİ MEKKEDEDE MEDİNEDE DE ASLA DEĞİŞMEDİ VE HEP ALLAHIN KAZANILAN MALÜZERİNDEKİ HAKKI OLARAK KALDI HAYIR, İNFAK, HAKK, SADAKA GB. YARDIMCI KAVRAMLARLA İÇİİÇELİK TAŞIYAN MALI ARITAN, TEMİZLEYEN VE ÇOĞALTAN ANLAMINDA MUHTAÇ OLANA VERİLECEK HER TÜRLÜ YARDIMI KAPSAYAN ZEKAT MEDİNEDE DEVLET ELİYLE ALINMAYA BAŞLANAN MAL-PARA GÜNÜN TABİRİYLE DEVLET VERGİSİNİDE İÇİNE ALAN BİR FORMA DÖNÜŞEREK KURUMSALLAŞMIŞTIR. NACİ BEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder