17 Haziran 2015 Çarşamba

EĞİTİMCİLER İÇİN SAYGI DEĞERİ ÜZERİNE

Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu*  olarak tanımlanan saygı kavramı zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı kullanılsa da, davranış olmaktan ziyade bir tutumdur, bir tavırdır.
Davranışlarda görülen kültürler arası farklılıklar ve aynı davranışın farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıması sonucu zaman zaman kişiler tamamen kendilerine dair unsurlardan veya dışa dönük çeşitli davranışlarından dolayı, saygısızlık kastı olmasa da saygısız olarak tanımlanabilirler. Örneğin bizim ülkemizde anne ve babaya karşı gösterilen hürmet ve saygı ile batı ülkelerinde gösterilen saygı birbirinden farklı olabilir. Bize göre anne babaya karşı batı kültüründe yaşayan çocukların yaptıkları bir çok davranış saygısızlık olarak görülebilir. Bundan dolayı saygı kavramı kültürlere göre değişebilen göreceli bir kavramdır.
Saygı kavramı bir kişi, nesne ya da durumla ilgili oldukça düzenli ve sürekli olan inanç ve duygulardan sonra oluşan davranışsal duruşlarımızdır. Aynı zamanda o bizim uzun yaşam süreci içinde içselleştirdiğimiz, özümsediğimiz ve bizde karakter haline gelen ahlaki tavırlarımızdan biridir. Bu yönlerinin yanında zor da olsa değişken özelliğiyle eğitiminde ana konularından biridir saygı kavramı.

“Özünde insan kendine yapılmasını istemediğini bir başkasına yapmaz” kuralını gerçek kabul edersek; Saygı göstermeyi tek taraflı olmaktan çıkartıp; karşılıklı; insanlar arası bir yükümlülük olarak kabul edebiliriz.

İlişkilerin ilerlemesi ve toplumun huzurlu ve rahat olması için insanoğlu farklılıkları algılayarak saygı kavramını içselleştirerek; yaşamının bir felsefi otokontrolü haline getirmelidir.

İnsanları sevmek zorunda değiliz. Ama saygı göstermek zorunda olduğumuzu kabul etmeliyiz. Çünkü toplumsal yaşamda insanoğlu, hemcinsleri olan veya olmayan yaratılanlara karşı bu tür bir tutum geliştiremezse yaşam her kesin mutsuz olduğu bir “doğal (!) ormana” dönüşür.

Değerli eğitimciler,
Çocuklara saygı değerini vermeden önce saygısızca yapılan davranışların yaşamımızda açtığı onulmaz yaraları bir düşünün

Çevrenizdeki insanlara saygı ile yaklaşmanın ilişkilerinizde nasıl olumlu bir fark oluşturduğunu bir düşünün.

Saygı duyduğunuz insanların sizin üzerinizde nasıl bir etkisi olduğunu ve onlardan da saygı görmenin  yaşamınıza ne kadar kalite kazandıracağını bir düşünün.

 Özünde sevgiyi taşımayan  bir saygının içinde kokusunu barındırmayan bir çiçekten öte bir şey olamayacağını, hayata renk katmaktan çok ancak  süs katabileceğini bir düşünün.

Haklı gerekçelere dayanarak annesine ve babasına saygı duymakta zorlanan birinin çocuklarından saygı isterken içinde olacağı travmatik psikolojiyi bir düşünün.

Hayatın garip bir cilvesi olarak  çocuklarına gösteremediği ilgi, alaka, kaliteli zaman ve sistemli birlikteliği başkalarına gösterme imkanına sahip olup hatta bu mubarek işten üstüne para alan öğretmenlerin öğrencilerine olan saygılarını yitirerek onları birer eğitim nesnesi olarak görmeye başlamasının vehametini bir düşünün.

İnsana sırf insan olduğu için değer vermenin mi daha doğru bir anlayış olduğu  yoksa  insana insanca davrandığı ölçüde değer ve hürmet edilmesinin gerektiğinin mi  daha doğru bir felsefe olduğunu bir düşünün.

İnsanı insanda aramanın boşuna olduğunu ancak  insanı insanda yaratmak gerektiğini bir düşünün.

Unutmayınız bu Tanrısal eylemin ilk muhatapları sizsiniz  ve yarınların daha mutlu bir Türkiye’sini kurmak  ancak fikir ve eğitim işçileri olarak öğretmenlerin omuzlarına yüklenmiş  ilahi bir sorumluluktur.

Bu görevi bihakkın yerine getiren tüm eğitimcilerimizin önünde saygı ve hürmetle eğiliyorum.
                                                                               NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder