Kalemin ucundan çıkan mürekkebin
beden verip ruh üflediği kelimelerden ibaret değildir yazı.
Yüce Yaratıcının insanın fıtratına ve muhayyilesine yerleştirdiği bir kader
çizgisi de değildir sadece yazı.
Kaleme ve yazdıklarına andolsun buyuran,
denizler mürekkep olsa söyleyecekleri bitmeyen hakikatin ezeli ve ebedi var
edicisinin dili ve soluğu olan vahyi ilahi midir yoksa yazı.
Gecenin zifiri karanlığından sabahın aydınlığını çıkaran, görünmeyeni görünür
kılan, ölü toprağın içindeki tohuma can veren güneşin rabbinin eşyaya yazdıkları
sır mı ola yoksa yazı.
Sözün hem sığınağı, hem de onu dalgalar
misali diyardan diyara taşıyan kutlu bir taşıyıcısı mı yoksa yazı.
Sözü de yazıyı da ikisinin de
hizmetçisi olduğu hakikati de insanın emrine
amade kılan kalemin Rabbine yemin olsun ki insana bilmediklerini de ve asla bilemeyeceklerini
de O öğretmiştir.
Bu inançla eline kalem alan her yazıcı bilsin
ki o ve kalemi kutlu bir amaca hizmet etmekte.
Kalemin ucuyla can verdiği her
harf, her kelime bu kutlu amacı aydınlatan ışık olmakta.
Gücünü ve kalıcılığını hikmetten alan
söz medeniyetinin çocuklarını yarının yazı medeniyetine taşıyacak olan
satırların yazarlarına ne mutlu.
Kalemin yazdıklarını hak ve
hakikatin emrine amade kılanlara ne mutlu.
NACİBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder