10 Haziran 2015 Çarşamba

İSİMLERİMİZ VE SIFATLARIMIZ

İster merakından dolayı olsun, ister inancından dolayı olsun ve isterse düşmanlığından dolayı olsun kim kainatın sahibi olduğuna şehadet ettiğimiz Allah Teala’nın insanlığa yolunu kaybetmesin diye
ulaştırmış olduğu Kitab-ı Kerimini  açıp da anlayarak okuduğu takdirde o an, içinde bulunmuş olduğu imani ve ameli konuma göre vasıfları detaylıca belirlenmiş yeni bir isimle-sıfatla muhatap olacaktır.
Eğer kişi kitapta okuduklarını gönülden tasdik ediyorsa inanan kişi manasında “mü’min” ismini kazanacak. Eğer kişi kitapta okuduklarına teslim oluyorsa Allah’ın dinine teslim olan manasında “müslüman” ismini alacak.
Eğer kişi kitapta okuduklarına inanmayarak onu yalanlıyor kabul etmiyor ise gerçeği kapatan, yalanlayan manasında “kafir” ismini alacak. Eğer kişi kitapta okuduklarını gönülden tasdik etmediği halde en başta yaratıcıyı red etme haksızlığını göstererek her nevi haksızlığı ve zorbalığı devam ettiriyorsa zulüm eden manasında “zalim” ismini alacak.
Eğer kişi kendisinden evvelki tüm kitapları ilga eden Kur’an-ı okuduğu halde onu tasdik etmeyerek Kur’an’dan daha önce gönderilmiş İncil veya Tevrat’ın hükümlerini kabule devam ediyorsa bozulmuş kitapların takipçisi manasında “Ehl’i Kitap” ismini alacak.
Ve nihayet kişi Kur’an-ı okuduğu anlarda yeryüzünü fitne ve fesada boğmaya çalışanlardan biri ise bozguncu ve karıştırıcı manasında “müfsit” ismini alacaktır.
Yani Kur’an-ı okuyup mesajını kavrayan (idrak eden) her akıl sahibi varlık onu ya her şeyiyle tasdik edip gönül kapılarını sonsuza kadar ona açarak yeni bir ad ve kimlik kazanacak ya da onun dediklerini tasdik etmeyerek gönül kapılarını ebediyen ona kapatacak eski ad ve kimliğini taşımaya devam edecektir.
Kuşkusuz bu aşamadan sonra Kur’an içinde mevcut olan tüm isimlendirmeler Kur’an’la muhataplığı biten kişi için anlamını yitirirken onla muhataplığını herhangi bir yolla devam ettiren kişi için daha fazla anlam kazanacaktır.
Böylece Kur’an-ı Kerim’deki bütün isimlendirmeler ve sıfatlar sadece dünyaya, olaylara ve insanlara Kur’an nokta-i nazarından bakanların kullanmak zorunda olacakları isimlendirmeler olacaktır.
Çünkü her ideoloji gibi İslam’da dinin fikirlerini kabul eden veya etmeyen kişilere kendi zaviyesinden bakarak ayrı ayrı isimlendirmelerde bulunarak fonksiyon ve işlevlerine göre dostunu düşmanını ayırmaya çalışır. 
Yani İslam açısından müsbet olsun menfi olsun tüm isimlendirmeler aslında yadırganacak, kabul edilmeyecek tahkir ifade eden sözler değil inancına ve yaşayışına göre kişilere verilen Kur’ani isimlendirmelerdir sadece.
Örneğin; Kur’an penceresinden bakan bir kişi için İslam’ı yalanlayan kişi kafir olarak adlandırılırken bu kişi kendi açısından inanmış olduğu ideolojisinin mü’mini olabilecektir aynı zamanda.
Diğer taraftan bu isimlendirmeler direkt olarak ne Kur’an’dan bihaber yaşayanları ne onunla esaslı bir şekilde muhatap olmamışları ne de elindeki bozulmuş kitaplardan başını kaldıramamışları ilgilendiren sıfatlardır.
Ancak bu isimlendirmeler, Kur’anla muhatap olmuş ve ona cânı gönülden inanmış kişiler açısından kendileri ve karşıtları için kullanılan sıfatlar olmasından ötürü özellikle ilgilenilmesi ve ilginin de ötesinde öğrenilmesi elzem olan sıfatlar durumundadır.
Tabi olarak Allah’ın dinine kalben inanan ve yaşanan hayatla tasdik etmeye çalışan bir Müslüman olarak derdimiz insanlara bir isimler enflasyonunun yaşandığı bu çağda yeni isimlendirmeler ve lakaplar icat etmek değildir. Amacımız dinimizi anlarken ve yaşarken içimizdeki ve dışımızdaki insanlara karşı mü’minin takip edeceği stratejiyi veya politikayı tespit etme düşüncesinden başka bir şey değildir.
Çünkü böyle bir tespitten yoksun olmamız halinde; Kur’an mü’minlerinin ancak mü’minlerle dost olmasını söylerken biz müşriklerle dostluk kurabilir, Kur’an mü’minlerin münafıklara değer vermemelerini, cenaze namazlarını kılmamalarını söylerken biz bu tür insanları baş tacı edebiliriz.
Ve böyle bir ahvalde, konumunu tespit edemeyen, gönüllüce yüklendiği rolünü oynamayı beceremeyen acemi oyunculara döneriz ki bu da en başta taşıdığımız ismin yalancılığını-inkarcılığını veya en azından cahilliğini yapma derecesine düşürür bizi.
        
                                                                           NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder