19 Haziran 2015 Cuma

İLK ÜÇ SÛRE ÖZELİNDE NUZUL SIRASINA GÖRE AYETLERİ OKUMAYA DAİR BİR DENEME

Müslümanların ellerindeki mevcut Mushaf, Hz. Peygamber’in yazdırdığı,Hz. Ebu Bekir’in cem’ ettirdiği ve Hz. Osman’ın da çoğaltarak muhtelif İslam beldelerine gönderdiği Fatiha’dan Nâs’a kadar günümüzdeki şekliyle ulaşmıştır. Bu  tertibde nüzûl sıralaması esas alınmamıştır.
Kur’ân’ın tefsirinden maksat, Allah’ın ne söylemek istediğini ortaya koymak olduğuna göre; bu genel kabul göz önüne alınarak mevcut tertibe göre tefsir etmenin yanında, yirminci yüzyıldan itibaren Kur’ân’ın nüzûl sırasına göre tefsirinin yazılması gündeme gelmiştir. Bu yöntemin fiilen benimsenmesinde oryantalistlerin Kur’ân’ın nüzûl sıralamasına ilişkin hazırladıkları listelerin büyük etkisi olmuştur
Bu metotla Kur’ân’ın tefsir edilmesinde, bazı konuların hala netlik kazanmadığını söyleyebiliriz. Bunlardan en önemlisi bu yolla tefsir yazacak olanların bütün Müslümanların kabul edeceği sahih ve sağlam bir nüzûl sıralamasının olmayışıdır.
Her ne kadar bu alanda emek mahsulü bazı çalışmalar  (Mehdi Bâzergan, Kur’an’ın Nüzûl Süreci, FecrYay. Ankara gibi) yapılmış olsa ve nüzûl tertibi konusunda belli bir başarı sağlansa da, nüzûl sürecini esas alan bir tefsirin yazılması için gerekli olan güvenilir ve herkes tarafından kabul edilebilir bir tertibin yapılması meselesi hala ciddiyetini korumaktadır.
İster resmî mushaf tertibine göre ister nüzûl sırasına göre okunsun, anlamak ve hayata taşımak maksadıyla Kur’an’a yönelen herkes onun rehberliğinden kendi kapasitesi ölçüsünde istifade eder. Dolayısıyla önemli olan, Kur’an’ın hangi sıraya göre okunduğu değil, hangi amaçla okunduğudur. Nüzûl sırasına göre yapılan okuma, Kur’an’ın cahiliye toplumunda işe nereden başladığını, vahyin nasıl bir seyir izlediğini ve buna bağlı olarak Hz. Peygamber’in ve Mekke’de ona tabi olan bir avuç insanın nasıl bir inşa sürecinden geçtiklerini anlayabilmemiz açısından yararlıdır.

Nuzul Sırasına Göre Yazılmış Meal ve Tefsirler :
SadıkTürkmen’in  “ Akıl ve bilim ışığında Türkçe çeviri” isimli meali,
Abdurrahman Abdullahoğlu’nun “Ayetlerin İniş Sırasına Göre Kuran Çevirisi” isimli meali yanında  R. İhsan Eliaçık, Y NuriÖztürk, A.Bulaç, Hakkı Yılmaz ve M. İslamoğlu’nun daha yazdıkları mealler nuzul sırasına göre tertip ederek tekrar basılmıştır. Ayrıca http://www.kuranikerimmeali.com/  adresinde nuzul sırasına göre Kuran meali sözlü olarak okunmaktadır. Tefsir olarak ise Muhammed İzzet Derveze’nin “et‐Tefsîru’l‐hadîs”  isimli tefsiri  Suriye‘de, Prof. M. Zeki Duman’ın 3 ciltlik  Beyânü’l‐Hak “ isimli Tefsiri ise 2006 yılında Ankara’da yayınlanmıştır

Bismillahirahmanirrahim
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla (başlıyorum)
Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah’ın adıyla

1. ALAK SURESİ   ( 1-5)
İniş Sırası: 1 • Mushaf Sırası: 96 • Mekki Sure • 19 Ayettir
Sure adını, ikinci ayette geçen ve "asılıp tutunan" anlamına gelen "alak" kelimesinden almıştır. Sure, "oku" anlamına gelen ilk kelimesinden dolayı "İkra"' adıyla da anılmaktadır. 19 ayetten oluşan Alak suresi, Mekke'de inmiştir.Baştan beş ayeti Hz. Peygamber'e gelen ilk vahiy olduğundan ilk inen sure kabul edilir. Geri kalan 14 ayetinin ise sonraları Ebû Cehil hakkında indiği rivayet edilmiştir.

1. Yaratan Rabbinin adıyla (Ikra) oku (düşün ve anla)!
2. O insanı bir hücreden veya alakadan (alaktan) yarattı.
3. Oku, Rabbin sayısız ikram  sahibidir.
4. O, kalem ile öğretti.
5. (O), insana bilmediklerini öğretti.

Ayetlerin metinsel  okunuşu:
(Ey nebi) senin rabbin seni yaratan Allah’tır. O halde yaratan Rabbinin adıyla O’nun izni ve gözetiminde vahyedeceklerini okumaya-anlamaya başla Çünkü o insanı hücreden veya aşk ve muhabbetten yaratmıştır.
Bil ki Rabbin insanlara verdiği sayısız nimetle (Fatiha:7) ikram  edicidir. Çünkü O, kalem ile öğretendir,kalemin yazdıklarıyla öğretendir. İnsana bilmediklerini O öğretmiştir. Kur’anı O öğretmiştir.(Rahman:1)Açıklamayı-beyanı O öğretmiştir.(Rahman:4) Ademe isimleri O öğretmiştir.(Bakara:31)  Çünkü başta Kuran olmak üzere tüm kutsal kitaplar vasıtasıyla  insana O muallimlik etmiştir.

2. MÜZZEMMİL SURESİ (1-9)

İniş Sırası: 2 • Mushaf Sırası: 73 • Mekki Sure • 20 Ayettir
Sure adını, birinci ayette geçen "müzzemmil" kelimesinden almıştır. İki mânâya gelir biri ağır yük yüklenen, diğeri de elbisesine bürünen. 20 ayetten oluşan Müzzemmil suresi, Mekke'de inmiştir. 20. ayetinin Medine'de yada  1 veya 4 sene sonra Mekke’de inmiş olması da muhtemeldir.
“Müzzemmil”, meâl ve tefsirlerde genel olarak “örtüsünü üzerine alan, örtüsüne bürünen/örtüsüne bürünmüş olan” şeklinde anlamlandırılmış ve bu ifade, “kendi kendine dalıp düşünen, kendi halinde yaşayan, hiç kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan, ağır yük yüklenen, vahyi yüklenen, büyük işi yüklenen” şeklinde açıklanmıştır.

1. Ey; kendisine ağır bir yük yüklenen/ örtüsüne bürünen/ içine kapanan!
2. Geceleyin kalk/gecenin ilerleyen vaktinde;
3. gece yarısında veya ondan biraz eksilt
4. ya da onun üzerine biraz ilâve et ve Kur’an’ı ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne oku!.
5. Gerçek şu ki; Biz sana (sorumluluk yükleyen) ağır bir söz indireceğiz (vahyedeceğiz).
6. Şüphesiz gecenin sakinlik ve sessizliği ( Kur’an’ı okuma/anlama bakımından), daha etkili ayetlerin zihne yerleşmesi için daha elverişlidir.
7. Çünkü, senin için gündüz vaktinde uzunca bir meşguliyet vardır.
8. Rabbinin ismini zikret et ve her şeyden uzaklaşarak, bütün varlığınla O’na yönel!
9. (O), doğunun ve batının Rabbidir (Sahibidir). O’ndan başka İlâh/Tanrı (ibadet edilecek) yoktur. Öyleyse, yalnızca O’nu vekil edin.

Ayetlerin metinsel  okunuşu:
Ey; kendisine sorumlulukların en büyüğü olan  risalet sorumluluğunu  yüklenen (Nebi)! Artık bu geceden itibaren geceleri  kalk/ kıyama dur. Ve Kur’an’ı ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne, özümseyerek, hissederek, yüreğinde duyarak, vahiy ile adeta bütünleşerek yavaş yavaş oku!. Gerçek şu ki; Biz sana (sorumluluk yükleyen) ağır bir söz vahyedeceğiz.
Senin için gündüz vaktinde uzunca bir meşguliyet olduğu için, gecenin sakinlik ve sessizliği ( Kur’an’ı okuma / anlama bakımından), daha etkili ayetlerin zihne yerleşmesi için daha elverişlidir.
Böylece artık Rabbinin ismini asla hatırından-zihninden çıkarmadan, her şeyden uzaklaşarak, bütün varlığınla sadece  O’na yönel! Çünkü O, doğunun da batının da  Rabbidir, sahibidir.  O yüzden O’ndan başka İlâh/Tanrı (ibadet edilecek) yoktur.  Öyleyse sen yalnızca O’nu vekil edin O’na güven, O’na tevekkül et!

3. MÜDDESSİR SURESİ (1-7)

İniş Sırası: 3 • Mushaf Sırası: 74 • Mekki Sure • 56 Ayettir
Sure adını, ilk ayetinde geçen "müddessir" kelimesinden almıştır. "Müddessir"   kelimesinin   aslı   "mütedessir"dir. "Mütedessir" de, uyumak veya ısınmak için elbisesine iyice bürünen demektir. Kimileri ayeti zahiri manasına göre tefsir ederken, yani onun, elbisesine büründüğünü söylerlerken; kimileri zahiri manayı almamışlardır.
Ayetteki "bürünme" kelimesi ile, elbiseye bürünme manasının kastedilmediğini (bununla mecazi bir mana kastedildiğini) söyleyenlerin görüşüne göre ise, şu izahlar yapılabilir:
1) Bu kelime ile, Hz. Muhammed'in, nübüvvet ve risalet elbisesine bürünmesi kastedilmiş olabilir. Bu mana, arapların, "Allah ona takva elbisesini giydirdi ve ilim ridası (cübbesi) ile süsledi" şeklindeki deyimlerine varıp daya-nır. Dolayısıyla ayetteki bu ifade ile, "Ey nübüvvet elbisesine bürünen, kalk ve insanları uyar" manası kastedilmiştir.
2) Elbisesine bürünen, sanki onun içinde saklanmış gibi olur. Hz. Peygamber de, Hira Dağı'nda sanki insanlardan gizlenip saklanmış gibi idi. Buna göre sanki, "Ey bürünüp, saklanan-gizlenen, sessizlik köşesinden çık. Halkı uyar ve onları hakkı tanımaya davet işiyle meşgul ol. Müddessir suresinin de kendinden önceki Alak,ve Müzzemmil sureleri gibi elçi olarak görevlendirilen  Hz.Muhammed’i  nübüvvete (peygamberliğe) hazırladığı söylenebilir.

1. Ey sen; (nübüvvet ve risalet) elbisesine bürünen!
2. Artık kalk, uyar /vahyedilenleri tebliğ et!
3. Rabbinin büyüklüğünü ilan et/anlat.
4. Elbiseni/düşünce ve duygularını  temizle/temiz tut.
5. (Maddî-manevî) tüm pisliklerden (şirk ve putlardan) uzak dur.
6. Bunları gözünde büyütüp de zayıf ve yılgınlığa düşme.  (veya) Yaptığın) iyilikten çıkar sağlamaya çalışma
7. Rabbinin yolunda karşılaşacağın zorluklara göğüs ger.
Ayetlerin metinsel okunuşu:
Ey sen; (nübüvvet ve risalet) elbisesine bürünen nebi! Artık kalk (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) olmak üzere  (Şuara:214)  sana vahyedilenleri tebliğ ederek insanları uyar! Her kese Rabbinin büyüklüğünü, yüceliğini  ilan et/anlat. Seni bürüyen düşünce ve duyguların başta olmak üzere maddi ve manevi  bütün kirlerden  temizle.
hâkim sınıfın siyasî, iktisadî ve sosyal yapının devamını sağlamak amacıyla paravan olarak kullandığı, tazimde bulunulan, Allah’a ortak koşulan ve sınıflı sosyal yapıya işaret eden putlardan uzaklaş! Bunları gözünde büyütüp de zayıf ve yılgınlığa düşme.   Rabbinin yolunda karşılaşacağın tüm  zorluklara göğüs gererek sabırlı ol!.

Değerlendirme ve sonuç:
Kuranı kronolojik tarih sıralamasına göre yani nuzül sırasına göre okumak demek O’nu tarihi ve sosyal bağlamında okumak demektir aynı zamanda. Dolayısıyla bu tür bir okumanın Kur’anın anlaşılmasında bu günkü tertibe kıyasla daha avantajlı bir okuma olduğu açıktır.
Ancak bu günün müslümanı için mesele sadece Kur’anı  tarihi, sosyal ve siyasi ortamında/bağlamında okumaktan ibaret değildir. Çünkü Asr-ı Saadette yaşanan İslam=Sünneti Rasulullah kendine özgülük taşıyan -bir daha aynen yaşanması mümkün olmayan- tarihsel  bir gerçekliktir.
Tarihsel gerçekliğin günümüze aynen taşınmasının mümkün olmaması demekte İslam’ın günümüze intikalinden maada, günümüze uyarlanması anlamına gelmektedir aynı zamanda.
Yaşayan her insan teki gibi her toplumda ezelden ebede akıp giden zaman yolculuğuna sonradan mudahil olurlar. Dolayıyla her insan  gibi her toplum da doğduğu hayata karşı acemidir. Acemi olduğu için kendine özgü yaşanan şartları anlamak ve onu değiştirmekten daha çok tarihte yaşananları tekrar etmeyi ve onu aynen uygulamayı tercih eder.
Halbuki elimizde nuzul sırasına göre tertip edilmemiş Mushaflar  kendine özgü tertibiyle çağdaş insana tarihin asla tekerrür etmeyeceği mesajını verir. O mesaj Mehmet Akif’in deyimiyle “Doğrudan doğruya Kur’andan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı mısralarında ifadesini bulan anlayıştır. NaciBEKTAŞ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder