Müslümanların ellerindeki mevcut
Mushaf, Hz. Peygamber’in yazdırdığı,Hz. Ebu Bekir’in cem’ ettirdiği ve Hz.
Osman’ın da çoğaltarak muhtelif İslam beldelerine gönderdiği Fatiha’dan Nâs’a
kadar günümüzdeki şekliyle ulaşmıştır. Bu tertibde nüzûl sıralaması esas alınmamıştır.
Kur’ân’ın tefsirinden maksat, Allah’ın ne söylemek
istediğini ortaya koymak olduğuna göre; bu genel kabul göz önüne alınarak
mevcut tertibe göre tefsir etmenin yanında, yirminci yüzyıldan itibaren
Kur’ân’ın nüzûl sırasına göre tefsirinin yazılması gündeme gelmiştir. Bu
yöntemin fiilen benimsenmesinde oryantalistlerin Kur’ân’ın nüzûl sıralamasına
ilişkin hazırladıkları listelerin büyük etkisi olmuştur
Bu metotla Kur’ân’ın tefsir
edilmesinde, bazı konuların hala netlik kazanmadığını söyleyebiliriz. Bunlardan
en önemlisi bu yolla tefsir yazacak olanların bütün Müslümanların kabul edeceği
sahih ve sağlam bir nüzûl sıralamasının olmayışıdır.
Her ne kadar bu alanda emek mahsulü bazı çalışmalar (Mehdi
Bâzergan, Kur’an’ın Nüzûl Süreci,
FecrYay. Ankara gibi) yapılmış olsa ve nüzûl tertibi konusunda belli bir
başarı sağlansa da, nüzûl sürecini esas alan bir tefsirin yazılması için gerekli
olan güvenilir ve herkes tarafından kabul edilebilir bir tertibin yapılması
meselesi hala ciddiyetini korumaktadır.
İster resmî mushaf tertibine göre ister nüzûl sırasına göre okunsun, anlamak ve hayata taşımak maksadıyla Kur’an’a yönelen herkes onun rehberliğinden kendi kapasitesi ölçüsünde istifade eder. Dolayısıyla önemli olan, Kur’an’ın hangi sıraya göre okunduğu değil, hangi amaçla okunduğudur. Nüzûl sırasına göre yapılan okuma, Kur’an’ın cahiliye toplumunda işe nereden başladığını, vahyin nasıl bir seyir izlediğini ve buna bağlı olarak Hz. Peygamber’in ve Mekke’de ona tabi olan bir avuç insanın nasıl bir inşa sürecinden geçtiklerini anlayabilmemiz açısından yararlıdır.
Nuzul Sırasına Göre Yazılmış Meal ve Tefsirler : SadıkTürkmen’in “ Akıl ve bilim ışığında Türkçe çeviri” isimli meali, Abdurrahman Abdullahoğlu’nun “Ayetlerin İniş Sırasına Göre Kuran Çevirisi” isimli meali yanında R. İhsan Eliaçık, Y NuriÖztürk, A.Bulaç, Hakkı Yılmaz ve M. İslamoğlu’nun daha yazdıkları mealler nuzul sırasına göre tertip ederek tekrar basılmıştır. Ayrıca http://www.kuranikerimmeali.com/ adresinde nuzul sırasına göre Kuran meali sözlü olarak okunmaktadır. Tefsir olarak ise Muhammed İzzet Derveze’nin “et‐Tefsîru’l‐hadîs” isimli tefsiri Suriye‘de, Prof. M. Zeki Duman’ın 3 ciltlik Beyânü’l‐Hak “ isimli Tefsiri ise 2006 yılında Ankara’da yayınlanmıştır
Bismillahirahmanirrahim
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla (başlıyorum)
Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah’ın adıyla
İster resmî mushaf tertibine göre ister nüzûl sırasına göre okunsun, anlamak ve hayata taşımak maksadıyla Kur’an’a yönelen herkes onun rehberliğinden kendi kapasitesi ölçüsünde istifade eder. Dolayısıyla önemli olan, Kur’an’ın hangi sıraya göre okunduğu değil, hangi amaçla okunduğudur. Nüzûl sırasına göre yapılan okuma, Kur’an’ın cahiliye toplumunda işe nereden başladığını, vahyin nasıl bir seyir izlediğini ve buna bağlı olarak Hz. Peygamber’in ve Mekke’de ona tabi olan bir avuç insanın nasıl bir inşa sürecinden geçtiklerini anlayabilmemiz açısından yararlıdır.
Nuzul Sırasına Göre Yazılmış Meal ve Tefsirler : SadıkTürkmen’in “ Akıl ve bilim ışığında Türkçe çeviri” isimli meali, Abdurrahman Abdullahoğlu’nun “Ayetlerin İniş Sırasına Göre Kuran Çevirisi” isimli meali yanında R. İhsan Eliaçık, Y NuriÖztürk, A.Bulaç, Hakkı Yılmaz ve M. İslamoğlu’nun daha yazdıkları mealler nuzul sırasına göre tertip ederek tekrar basılmıştır. Ayrıca http://www.kuranikerimmeali.com/ adresinde nuzul sırasına göre Kuran meali sözlü olarak okunmaktadır. Tefsir olarak ise Muhammed İzzet Derveze’nin “et‐Tefsîru’l‐hadîs” isimli tefsiri Suriye‘de, Prof. M. Zeki Duman’ın 3 ciltlik Beyânü’l‐Hak “ isimli Tefsiri ise 2006 yılında Ankara’da yayınlanmıştır
Bismillahirahmanirrahim
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla (başlıyorum)
Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah’ın adıyla
1. ALAK SURESİ ( 1-5)
İniş Sırası: 1 • Mushaf Sırası: 96 • Mekki Sure • 19 Ayettir
Sure adını, ikinci ayette geçen ve
"asılıp tutunan" anlamına gelen "alak" kelimesinden
almıştır. Sure, "oku" anlamına gelen ilk kelimesinden dolayı
"İkra"' adıyla da anılmaktadır. 19 ayetten oluşan Alak suresi,
Mekke'de inmiştir.Baştan beş ayeti Hz. Peygamber'e gelen ilk vahiy olduğundan
ilk inen sure kabul edilir. Geri kalan 14 ayetinin ise sonraları Ebû Cehil
hakkında indiği rivayet edilmiştir.
1. Yaratan
Rabbinin adıyla (Ikra) oku (düşün ve anla)!
2. O insanı bir hücreden veya
alakadan (alaktan) yarattı.
3. Oku, Rabbin sayısız ikram sahibidir.
4. O, kalem ile öğretti.
5. (O), insana bilmediklerini öğretti.
Ayetlerin metinsel okunuşu:
(Ey nebi) senin rabbin seni yaratan Allah’tır. O halde yaratan Rabbinin adıyla O’nun izni ve gözetiminde vahyedeceklerini okumaya-anlamaya başla Çünkü o insanı hücreden veya aşk ve muhabbetten yaratmıştır.
Bil ki Rabbin insanlara verdiği sayısız
nimetle (Fatiha:7) ikram edicidir. Çünkü
O, kalem ile öğretendir,kalemin yazdıklarıyla öğretendir. İnsana bilmediklerini
O öğretmiştir. Kur’anı O öğretmiştir.(Rahman:1)Açıklamayı-beyanı
O öğretmiştir.(Rahman:4) Ademe
isimleri O öğretmiştir.(Bakara:31) Çünkü başta Kuran olmak üzere tüm kutsal
kitaplar vasıtasıyla insana O muallimlik
etmiştir.
2. MÜZZEMMİL
SURESİ (1-9)
İniş
Sırası: 2 • Mushaf Sırası: 73 • Mekki Sure • 20 Ayettir
Sure adını, birinci ayette geçen
"müzzemmil" kelimesinden almıştır. İki mânâya gelir biri ağır yük yüklenen, diğeri de
elbisesine bürünen. 20 ayetten oluşan Müzzemmil suresi, Mekke'de inmiştir. 20.
ayetinin Medine'de yada 1 veya 4 sene
sonra Mekke’de inmiş olması da muhtemeldir.
“Müzzemmil”,
meâl ve tefsirlerde genel olarak “örtüsünü üzerine alan, örtüsüne
bürünen/örtüsüne bürünmüş olan” şeklinde anlamlandırılmış ve bu ifade, “kendi
kendine dalıp düşünen, kendi halinde yaşayan, hiç kimsenin etlisine sütlüsüne
karışmayan, ağır yük yüklenen, vahyi yüklenen, büyük işi yüklenen” şeklinde
açıklanmıştır.
1. Ey;
kendisine ağır bir yük yüklenen/ örtüsüne bürünen/ içine kapanan!
2. Geceleyin kalk/gecenin ilerleyen
vaktinde;
3. gece yarısında veya ondan biraz
eksilt
4. ya da onun üzerine biraz ilâve et ve
Kur’an’ı ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne oku!.
5. Gerçek
şu ki; Biz sana (sorumluluk yükleyen) ağır bir söz indireceğiz
(vahyedeceğiz).
6. Şüphesiz gecenin sakinlik ve
sessizliği ( Kur’an’ı okuma/anlama bakımından), daha etkili ayetlerin
zihne yerleşmesi için daha elverişlidir.
7. Çünkü, senin için gündüz vaktinde
uzunca bir meşguliyet vardır.
8. Rabbinin ismini zikret et ve her şeyden
uzaklaşarak, bütün varlığınla O’na yönel!
9. (O),
doğunun ve batının Rabbidir (Sahibidir). O’ndan başka İlâh/Tanrı (ibadet
edilecek) yoktur. Öyleyse, yalnızca O’nu vekil edin.
Ayetlerin metinsel
okunuşu:
Ey; kendisine sorumlulukların en büyüğü olan risalet sorumluluğunu yüklenen (Nebi)! Artık bu geceden itibaren geceleri kalk/ kıyama dur. Ve Kur’an’ı ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne, özümseyerek, hissederek, yüreğinde duyarak, vahiy ile adeta bütünleşerek yavaş yavaş oku!. Gerçek şu ki; Biz sana (sorumluluk yükleyen) ağır bir söz vahyedeceğiz.
Senin için gündüz vaktinde uzunca bir meşguliyet olduğu için, gecenin sakinlik ve sessizliği ( Kur’an’ı okuma / anlama bakımından), daha etkili ayetlerin zihne yerleşmesi için daha elverişlidir.
Böylece artık Rabbinin ismini asla hatırından-zihninden çıkarmadan, her şeyden uzaklaşarak, bütün varlığınla sadece O’na yönel! Çünkü O, doğunun da batının da Rabbidir, sahibidir. O yüzden O’ndan başka İlâh/Tanrı (ibadet edilecek) yoktur. Öyleyse sen yalnızca O’nu vekil edin O’na güven, O’na tevekkül et!
Ey; kendisine sorumlulukların en büyüğü olan risalet sorumluluğunu yüklenen (Nebi)! Artık bu geceden itibaren geceleri kalk/ kıyama dur. Ve Kur’an’ı ağır ağır/üzerinde düşüne düşüne, özümseyerek, hissederek, yüreğinde duyarak, vahiy ile adeta bütünleşerek yavaş yavaş oku!. Gerçek şu ki; Biz sana (sorumluluk yükleyen) ağır bir söz vahyedeceğiz.
Senin için gündüz vaktinde uzunca bir meşguliyet olduğu için, gecenin sakinlik ve sessizliği ( Kur’an’ı okuma / anlama bakımından), daha etkili ayetlerin zihne yerleşmesi için daha elverişlidir.
Böylece artık Rabbinin ismini asla hatırından-zihninden çıkarmadan, her şeyden uzaklaşarak, bütün varlığınla sadece O’na yönel! Çünkü O, doğunun da batının da Rabbidir, sahibidir. O yüzden O’ndan başka İlâh/Tanrı (ibadet edilecek) yoktur. Öyleyse sen yalnızca O’nu vekil edin O’na güven, O’na tevekkül et!
3. MÜDDESSİR
SURESİ (1-7)
İniş
Sırası: 3 • Mushaf Sırası: 74 • Mekki Sure • 56 Ayettir
Sure
adını, ilk ayetinde geçen "müddessir" kelimesinden almıştır. "Müddessir" kelimesinin
aslı "mütedessir"dir.
"Mütedessir" de, uyumak veya ısınmak için elbisesine iyice bürünen
demektir. Kimileri
ayeti zahiri manasına göre tefsir ederken, yani onun, elbisesine büründüğünü
söylerlerken; kimileri zahiri manayı almamışlardır.
Ayetteki
"bürünme" kelimesi ile, elbiseye bürünme manasının kastedilmediğini
(bununla mecazi bir mana kastedildiğini) söyleyenlerin görüşüne göre ise, şu
izahlar yapılabilir:
1) Bu kelime ile,
Hz. Muhammed'in, nübüvvet ve risalet elbisesine bürünmesi kastedilmiş olabilir.
Bu mana, arapların, "Allah ona takva elbisesini giydirdi ve ilim ridası
(cübbesi) ile süsledi" şeklindeki deyimlerine varıp daya-nır. Dolayısıyla
ayetteki bu ifade ile, "Ey nübüvvet elbisesine bürünen, kalk ve insanları
uyar" manası kastedilmiştir.
2) Elbisesine
bürünen, sanki onun içinde saklanmış gibi olur. Hz. Peygamber de, Hira Dağı'nda
sanki insanlardan gizlenip saklanmış gibi idi. Buna göre sanki, "Ey bürünüp,
saklanan-gizlenen, sessizlik köşesinden çık. Halkı uyar ve onları hakkı
tanımaya davet işiyle meşgul ol. Müddessir suresinin de kendinden önceki Alak,ve Müzzemmil
sureleri gibi elçi olarak görevlendirilen
Hz.Muhammed’i nübüvvete (peygamberliğe)
hazırladığı söylenebilir.
1. Ey sen;
(nübüvvet ve
risalet) elbisesine bürünen!
2. Artık kalk, uyar /vahyedilenleri
tebliğ et!
3. Rabbinin büyüklüğünü ilan et/anlat.
4. Elbiseni/düşünce ve duygularını temizle/temiz tut.
5. (Maddî-manevî) tüm pisliklerden (şirk ve putlardan) uzak dur.
6. Bunları gözünde
büyütüp de zayıf ve yılgınlığa düşme. (veya)
Yaptığın) iyilikten çıkar
sağlamaya çalışma
7. Rabbinin yolunda karşılaşacağın
zorluklara göğüs ger.
Ayetlerin
metinsel okunuşu:
Ey sen; (nübüvvet ve risalet) elbisesine bürünen nebi! Artık kalk (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) olmak üzere (Şuara:214) sana vahyedilenleri tebliğ ederek insanları uyar! Her kese Rabbinin büyüklüğünü, yüceliğini ilan et/anlat. Seni bürüyen düşünce ve duyguların başta olmak üzere maddi ve manevi bütün kirlerden temizle.
Ey sen; (nübüvvet ve risalet) elbisesine bürünen nebi! Artık kalk (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) olmak üzere (Şuara:214) sana vahyedilenleri tebliğ ederek insanları uyar! Her kese Rabbinin büyüklüğünü, yüceliğini ilan et/anlat. Seni bürüyen düşünce ve duyguların başta olmak üzere maddi ve manevi bütün kirlerden temizle.
hâkim sınıfın siyasî, iktisadî ve
sosyal yapının devamını sağlamak amacıyla paravan olarak kullandığı, tazimde
bulunulan, Allah’a ortak koşulan ve
sınıflı sosyal yapıya işaret eden putlardan uzaklaş! Bunları gözünde büyütüp de zayıf ve
yılgınlığa düşme. Rabbinin yolunda karşılaşacağın tüm zorluklara göğüs gererek sabırlı ol!.
Değerlendirme
ve sonuç:
Kuranı kronolojik tarih sıralamasına göre yani nuzül sırasına göre okumak demek O’nu tarihi ve sosyal bağlamında okumak demektir aynı zamanda. Dolayısıyla bu tür bir okumanın Kur’anın anlaşılmasında bu günkü tertibe kıyasla daha avantajlı bir okuma olduğu açıktır.
Kuranı kronolojik tarih sıralamasına göre yani nuzül sırasına göre okumak demek O’nu tarihi ve sosyal bağlamında okumak demektir aynı zamanda. Dolayısıyla bu tür bir okumanın Kur’anın anlaşılmasında bu günkü tertibe kıyasla daha avantajlı bir okuma olduğu açıktır.
Ancak bu günün müslümanı için mesele
sadece Kur’anı tarihi, sosyal ve siyasi
ortamında/bağlamında okumaktan ibaret değildir. Çünkü Asr-ı Saadette yaşanan
İslam=Sünneti Rasulullah kendine özgülük taşıyan -bir daha aynen yaşanması
mümkün olmayan- tarihsel bir
gerçekliktir.
Tarihsel gerçekliğin günümüze aynen
taşınmasının mümkün olmaması demekte İslam’ın günümüze intikalinden maada,
günümüze uyarlanması anlamına gelmektedir aynı zamanda.
Yaşayan her insan teki gibi her
toplumda ezelden ebede akıp giden zaman yolculuğuna sonradan mudahil olurlar.
Dolayıyla her insan gibi her toplum da
doğduğu hayata karşı acemidir. Acemi olduğu için kendine özgü yaşanan şartları
anlamak ve onu değiştirmekten daha çok tarihte yaşananları tekrar etmeyi ve onu
aynen uygulamayı tercih eder.
Halbuki elimizde nuzul sırasına göre
tertip edilmemiş Mushaflar kendine özgü
tertibiyle çağdaş insana tarihin asla tekerrür etmeyeceği mesajını verir. O
mesaj Mehmet Akif’in deyimiyle “Doğrudan doğruya Kur’andan alıp ilhamı, asrın
idrakine söyletmeliyiz İslam’ı mısralarında ifadesini bulan anlayıştır. NaciBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder