23 Haziran 2015 Salı

SÖZÜN ÖZÜ, ÖZÜN SÖZÜ - 3

Değerler gökteki yıldızlar gibidir onlardan habersiz olsan bile onlar seni aydınlatmaya devam ederler.

Biz içinde yaşadığımız medeniyeti “değerlerimize” göre değil değer verdiğimiz şeylerle inşa ediyoruz.

Değerler pazarda satılmaz, pazarda pazarlanmaz, pazarlanan şey “değer” değil değeri olanlardır.

Dürüst olmak bakışlarımızla gözlerimizin, kalplerimizle akıllarımızın aynı şeyi söylemesi ve yapıp ettiğimiz her şeyin vicdanlarımızda mahkeme edilerek beraat etmesidir. 

Evet sorumluluklarımız zamanımızdan çok fazla ama inançlarımız ve hayallerimiz her türlü engeli ve zorluğu aşacak kadar güçlü ve sağlam.

Gökyüzünden inen yağmurun bile arkasında bulutların sorumluluk aldığını, bulutlara ise bu sorumluluğu veren ilahi bir sorumlu olduğunu gören insanlar olarak inanıyoruz ki; yeni bir medeniyetin inşası,  geçmişin tecrübesini sırtına değil zihnine yükleyenlerin ve her dem kendini taze tutabilenlerin elleriyle, gözleriyle ve gönülleriyle mümkün olacaktır.

İnsanlık tarihi değerleri baş tacı eden toplumların saadetine de ayaklar altına alanların felaketine de şahitlik yapar. Amacımız insanların değerleri yaşattığı bir dünyayı düşlemekten, değerlerin insanları yücelttiği bir dünyaya uyanmaktır.

İyi olmayı düşünmeyen ve benimsemeyen kişi meleklerin kendisine secde etmeyi kabullendiği varlık olmaktan öte İblis’in secde etmeyi layık görmediği bir varlıktır belkide.

Dürüstlük vicdanın kabul ettiği şeyi aklın da onaylamasıdır. Akıl ile kalbin aynı kararı vermesi nefsin de bu kararı değiştirmeden, ertelemeden, eksiltmeden tatbik etmesidir. Doğruluk ve dürüstlük dokuz köyden kovulsan bile onuncu köyü aramak,  hatta bulamasan bile bu köyü kurmanın hayaliyle yaşamaktır.

Yarışmak bütün canlı varlıklarda olduğu gibi insanın doğasında da var. Bir farkla ki insan sadece başkalarıyla değil aynı zamanda kendisiyle de yarış halindedir. İnsan başkalarını aşmaya çalışırken kendisini, kendisini aşmaya çalışırken de başkalarını aşar.

Kaleme ve yazdıklarına andolsun buyuran, denizler mürekkep olsa söyleyecekleri bitmeyen hakikatin ezeli ve ebedi var edicisinin dili ve soluğu olan vahyi ilahi midir yoksa yazı.

Gecenin zifiri karanlığından sabahın aydınlığını çıkaran, görünmeyeni görünür kılan, ölü toprağın içindeki tohuma can veren güneşin rabbinin eşyaya yazdıkları sır mı ola yoksa yazı.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder