14 Haziran 2015 Pazar

SÜNNET ÜZERİNE YENİ BİR YAKLAŞIM


Yüce Allah insanı yeryüzünün halifeleri olsunlar diye yarattı. 
Yani çoğalarak, üreterek, geliştirerek yeryüzünü imar etmeleri ve bütün insanlık ailesi olarak insanca bir hayat sürmeleri için görevlendirdi. 
Varlığını ve yaşam kurallarını fıtratımıza yazdı unutmayalım diye arada bir hatırlatıcılar gönderdi.

KÜLTÜR VE SÜNNET
Kültür sözcüğü Latince culturadan gelir. Cultura, inşa etmek, işlemek, süslemek, bakmak anlamlarına gelen Colere'den türetilmiştir. 
Sünnet. Sözlükte “iyi ya da kötü tutulan yol, gidişat, davranış, tarz, hüküm, adet, kanun” gibi anlamlara gelir.
1400 yıldır farz ya da vâcib kabilinden olmaksızın, Hz. Peygamberden naklolunan nafile ibadetlerdir. (Mendub) şeklinde bir fıkıh terimi olarak, Hz. Peygamberin düşünce ve davranışlarına uygun bir hayat tarzı şeklinde bir Kelâmi terim olarak algılanan sünnet kelimesini daha çok kelime manası itibariyle yani kültür anlamında anlıyor ve öyle anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu güne kadar böyle algılanmadığı için tersine fıkhi ve kelami anlaşıldığı için sadece Peygamberimizle özdeşleştirildiği için sünnetin dogma haline getirildiğini, değişen hayata göre yenilenemediğini ve süreç içinde işlerliğini yitirdiğini kabul ediyorum. Eğer toplumlar değişmeyen sünnetleri (sünen- sünnet-i rusulullah), değişen sünnetlerle sürekli yenileyerek, süsleyerek ve güncelleyerek yaşamasını öğrenemezlerse başka toplumların sünnetlerinde (kültüründe)  asimile olurlar.

SÜNNETİ NAS – TOPLUMLARIN ÜRETTİĞİ SÜNNET-KÜLTÜR
Hz. Ademden bu yana insanlık akleden bir varlık olarak Allahtan aldığı temel bilgi ile   (eşyanın  isimleri) yaşamını sürdürmüş ve sürekli üreterek ve ürettiklerini geliştirerek medeniyetler kurmuştur. 
İnsanlık aleminin (ailesinin)  oluşturduğu bu çok farklı medeniyetlerin kültürel kodlarına baktığımızda  ortak bazı özellikler tesbit edebiliriz.  Bu ortak özellikler insanlık ailesinin kazanımlarının da, saplantılarının da, sapmalarının da, azgınlıklarının da neredeyse aynı olduğunu gösterir bizlere.  Örneğin;
  • Atalara , ecdada, ana baba, büyüklere ve akrabaya saygı hürmet, itaat  (Ata sevgisi-Kültü)
  • Kendi dilini konuşanlara, aynı toprakları paylaşanlara karşı duyduğu sevgi, yakınlık ve ba(Milliyetperverlik)
  • Ölülere saygı, mezarlık yapma, türbe dikme, ölü arkasından kötü konuşmama, yas ve matem tutma, anma merasimleri tertip  etme, sanat eserleri resim, heykel vb. ile onu unutmama (Ölüye vefa)
  • Evlilik, nişan, yüzük takma, düğün yapma, evliliği kutsamak için tapınaklarda din adamları tarafından nikah kıyma. (Evlilik töreni)
  • İnsanın topraktan veya sudan yaratıldığına inanarak ölüleri toprağa veya suya gömme, gömerken dini bir merasim yapma. (Ölünün defin edilmesi)
  • Güvende olma içgüdüsü, güçlü olarak yaşama isteği, gücünü korumak için başkaları ile savaşma. (Güvenlik, güç ve zenginlik için savaş yapma)

    SÜNNET-İ RUSULULLAH - SIRAT-U RUSULULLAH - EDDİYN - İSLAM
    Allah’ın bütün Peygamberlerle Ademoğullarından istediği değişmeyen    
    uygulamalar. İnanç umdeleri, hukuk kuralları,  ahlaki ilkeler ve ibadet      
    ritüelleri.
  • Allahtan başkasına tapmayacaksın, O’na eş koşmayacaksın ve birbirinizi ilahlaştırmayacaksınız.
  • Hesap gününe inanacaksın ve bu bilinçle yaşayacaksın.
  • Haksız yere adam öldürmeyeceksiniz.
  • Bir başkasının malını çalmayacaksın.
  • Yalan söylemeyecek ve yalancı şahitlik yapmayacaksın.
  • Zulmetmeyeceksin, zalimlere yardım etmeyeceksin ve hükmettiğinde adaletle hükmedeceksin.
  • Fitne çıkarmayacaksın ve fitneyi yaymayacaksın.
  • Bilmediğin şeyin ardına düşmeyeceksin.
  • Ana ve babaya asi olmayacaksın.
  • Yüce Allah’ın razı olduğu salih (güzel, faydalı) amel işleyeceksin.
  • Zekat vereceksin veremiyor isen veren olmak için çalışacaksın.Her zaman alan el değil veren el olmaya çalışacaksın.
  • Ataların Adem ve Havva gibi “aile” olacaksın.
  • Yaptığın hatalar ve suçlar için şefaatçi aramayacaksın, yaptığın her şeyin cezasını çekeceksin.
  • Yaptığın her şey akla uygun olacak ama asla aklını putlaştırmayacaksın.
  • Akrabana yakınlık göstereceksin ve onların haklarınariayet edeceksin.
  • Bir çok hususu paylaştığın için komşuluk hukukunu çiğnemeyeceksin.
  • Bile bile hata, kusur yapmayacaksın yaparsan önce özür sonra tevbe edeceksin.
  • Kimseyi madur bırakmadan uzak yakın mirasta her hak sahibine hakkını vereceksin.
  • Faizcilik yapmayacaksın. Hayatını emek harcayarak, üreterek kazanacaksın para üstünden para kazanmak   olan tefecilik yapmayacaksın.
  • Ben merkezli davranarak arzularını, ihtiraslarını ve egonu  ilahlaştırmayacaksın.
  • Atalarının her dediğini Allah adına bile söyleseler sağlamasını yapmadan “ilme” dayanmadan kabul   etmeyeceksin.
  • Hak, adalet, özgürlük vb. adına gerekirse savaşacaksın ve savaştan kaçmayacaksın.
  • İffetini muhafaza edeceksin, açılıp saçılmayacaksın, tahrik etmeyeceksin.
  • Düşmanınla bile olsa yaptığın tüm anlaşmalara riayet edeceksin ve anlaşmayı bozmayacaksın.
  • Batıl ve yanlış hiçbir inancın peşinden gitmeyeceksin şüpheli şeylerden (gizli şirk, tevessül, teberruk vb) kaçınacaksın.
  • Hiç kimsenin kutsalına sövmeyeceksin ki,  O’da senin kutsalına sövmesin.
  • İnsan aklını uyuşturan, devre dışı bırakan her türlü bağımlılığı (içki, kumar eroin vb) haram bileceksin.
  • Hiç kimseyi doğup büyüdüğü topraklardan zorla çıkarmayacaksın, çıkarmaya zorlamayacaksın.
  • Allah’ın sana bahşettiği nimetleri sadece kendinden bilmeyeceksin ve onların bir kısmını Allah’ın hakkı olarak muhtaç olanlara dağıtacaksın.
  • Bir yerde Allah’a isyan başta olmak üzere zulüm hakka galip gelmişse eğer gücün yeterse hicret edeceksin.

SÜNNET-İ RASULULLAH – PEYGAMBERİMİZİN SÜNNETİ

Hz. Peygamber'in kendi döneminde İslam Toplumunu, akide, ibadet, tebliğ, siyaset, ekonomi, eğitim, ahlak, hukuk vb. bireysel ve toplumsal hayatın her alanında yönlendirip yönetmede, Kur'an başta olmak üzere, esas aldığı ilke ve prensipler bütününün oluşturduğu bir zih­niyet ve dünya görüşüdür.
O Kuranı  yaşadığı kültürün bir insanı olarak okudu, anladı ve algılayarak yorumladı.
  • İbrahimi geleneğin insanı olarak yetiştiği için toplumuna ait pozitif kazanımları korudu akla ve vahye uymayan tüm adetleri ilga etti. Sadece akıl ve vahyi rehber edindi.
  • “Bir elime ayı diğer elime güneşi koysanız hak davamdan vazgeçmem” dedi. Yani hakikat bellediği yoldan asla ayrılmadı. Kararlı oldu- sabretti ve azmederek hedefine vardı.
  • İnancını- davasını önce eşiyle paylaştı, önce onu ikna etti ve bu yüzden her zaman ondan maddi ve manevi destek gördü. Kadının adı olmadığı yerde Eşini hem baş tacı hem de müşavir yaptı.
  • İnsanlardan hiçbir karşılık beklemeden, sadece Allah'ın hoşnutluğunu-rızasını aradı. Derdi insanları zengin etmek değildi ama insanlar sadece ne olursa olsun kazanmayı  düşünmedikleri için zengin oldular. Derdi insanları mutlu etmek değildi ama insanlar sadece kendi mutluluklarını düşünmedikleri için huzuru buldular. O nefsine hep şu soruyu sordu: Neyi nasıl yaparsam Allah benden hoşnut olur?
  • O yanlış olsun doğru olsun, güzel olsun çirkin olsun, pis olsun temiz olsun her şeyi hoş gören bir hoşgörü elçisi değildi. Kötülük yaptıkları için  insanlara düşmanlık yapmadı, şerre düşmanlık yaptı o yüzden sonuna  kadar çevresindeki insanlara yumuşak davrandı, sevgi doluydu ve merhametli oldu.  O bir hoşgörü elçisi değildi, o bir rahmet elçisi idi.
  • 40 yıldır gizlendiği örtüsünün dışına çıktı  ve farkında olamadığı tüm doğal yeteneklerini emr-görev aldığı İlahi Makamın emrine tahsis etti. Ayaklarındaki prangaları kırdı. Üzerindeki meskeneti kaldırıp attı. Yolunu gazaba uğrayanların ve dalalette kalanların tarafına değil Allah’ın nimetlendirdiklerinin tarafına çevirdi. Tarafı hep haktan ve haklıdan ve bu uğurda mücadele edenlerden yana oldu.
  • O’nun makamı öğüt makamıydı.  “(Ey Peygamberim!) Sen öğüt ver. Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin.” (Ğâşiye, 21-22) ilahi buyruğuna uyarak her zaman  zorlayıcı değil öğüt verendi.
  • Kişisel hijyen önlemleri bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığı önler. Bu yüzden koruyucu hekimlik tıbbın ana unsurudur. Tıbbı Nebevi ile hasta olmamanın çarelerini gösterdi. Abbasiler döneminde gelişen bu sünnet uzun bir müddet temsilciliğini Batı dünyasına bıraktı.
                                                                                  NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder