21 Haziran 2015 Pazar

DUA, ÜMİT VE HUZUR KAYNAĞIMIZDIR

Dua, inanmaya ve istemeye ihtiyacı olan insanı, kudreti sonsuz, bilgisi, rahmeti sınırsız olan Allah’a bağlayan manevî bir bağdır.
Dua, ıstırapların, maddî ve manevî dertlerin şifa kaynağıdır.
Dua, insanı manevî öksüzlükten kurtaracak tek koruyucudur.
Dua, ümit ve huzur kaynağımızdır.

Dua, yerin ve göklerin rabbi olup, bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimize yaptığımız dilekler, temenniler ve isteklerimizdir.
Allah’a gönül genişliği ile uzanan hiçbir el, inanırız ki, O’nun makamından geri dönmez.
Namazımla, orucumla ve verdiğim sadakalarla ifade ettiğim dilek ve temennilerim, dilimle söylediğim dualarla tamamlanır.
Dualarım benim en samimi isteklerim,
Dualarım benim Rabbime karşı duyduğum sonsuz güvenim,
Dualarım O’na duyduğum sevgi-saygı ve şükran duygularımdır.
Dua kesinlikle, bizden habersiz ve ilgisiz bir Tanrıya yapılan, sonu belli olmayan istek ve arzular demeti de değildir. Çünkü Yüce Allah kendisine dua edilmesini bizzat ister, bütün istek ve arzuların kendisine takdim edilmesini emreder ve dualara karşılık vereceğini vadeder.
“(Ey peygamber!) Kullarım sana beni sorarlarsa bilsinler ki, ben şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim.” Bakara,186

Allah’ın kulları olarak bizler O’na bitmeyen bir aşk ve gönül zenginliği içinde ve asla ümit kesmeksizin dua ederiz. Biliriz ki, dualarımız bizleri yüce Rabbimize yakalaştıran en önemli manevî vasıtalardır.
Düşününüz ki, bir mü’min sabah şafak sökerken tatlı uykusundan uyanıyor, abdest alıyor ve namaz kılarak uykulu gözlerle Allah Teâlâ’ya dua ediyor. Böyle bir kulu Allah da sever, O’nun melekleri de sever.
Düşününüz ki, bin bir fedakârlıkla büyüttüğü yavrusunu askere gönderen anne yüreği evlâdının başına bir şey gelmesin diye Rabbine dualar etsin, fakat Rabbimiz onu sevmesin ve dualarını kabul etmesin. Mümkün değil, gerçekten mümkün değil.
Biz mü’minler olarak gönülden inanırız ki, eğer biz Allah’ı seversek O da bizi sever. Biz Allah’a gidersek, O da melekleriyle bize gelir ve bize yaklaşır.
Eğer Allah bir mü’mini sever ve ona yakınlaşırsa onun tutan eli, ve gören gözü olur.
Allah’ın sevdiği ve yardım ettiği kişileri ise kimse alt edemez.

Rabbimizin verdiği tüm nimetlere karşı şükretmek maksadıyla ve verdiği nimetlerin kesintisiz olmasını istemek maksadıyla  dua etmek gerekmektedir.
Fakat biz insanlar nedendir bilinmez, duayı ve ibadeti hep üzüntülü ve kederli günlerimizde aklımıza getiririz. Başımıza bir felâket gelmeden önce gelmesi muhtemel olan bela ve sıkıntılardan korunmak maksadıyla dua etmeyi çok azımız aklına getirir.
Sevinçli ve mutlu günlerimizde bu anları bize bahşeden yüce Rabbimize dua etmek herhalde en çok biz mü’minlere yakışır.
Çevremize baktığımızda görülen bir diğer gerçek ise zengin, varlıklı insanlarımızın dua etmek konusunda bir hayli cimri davrandıklarıdır. Sanki zengin olmak ve her şeye gücü yeter olmak bize ebediyen verilmiş bir hediye gibi görülmektedir.
  
Hepimizin güzel günlerin yanında çok sıkıntılı olduğumuz ve üzüldüğümüz günlerimiz de olmuştur. Böylesi günlerde ailemizi ve bizi kaplayan matem havasını kolayca üstümüzden atarak tekrar normal hayata dönmemiz oldukça zor olmuştur.
Çevremizdeki insanların ve yakın akrabalarımızın yaptığı taziye ziyaretleri ve bizleri teskin etmek (sakinleştirmek) için söyledikleri sabır cümleleri ızdıraplarımızı dindirmede bir nebze faydası olmuşsa da en büyük direnci biz hep içimizde duymuşuzdur. Bu direnç ve tahammül duygusu bizim Yüce Rabbimize duyduğumuz sonsuz inançtır.
Sevinçli günlerimizin devamı için nasıl O’na dualar etti isek, aynı şekilde kederli günlerimizde de O’na dua eder ve bize sabır vermesini dileriz.
Bütün insanların Allah tarafından yaratıldığını, gerçek sahibimizin Allah olduğunu düşünür ve can verenin de, can alanın da Allah olduğuna inanarak O’nun verdiği kararları sükûnetle ve olgunlukla karşılarız.
Çünkü inanırız ki, biz de tekrar O’na dönecek ve gerçek yurdumuz olan cennete ulaşacağız.
Allah Teâlâ Kur'anıkerim’de üzüntülü olduğumuz ve sıkıntıya düştüğümüz zamanlarda kendisinden yardım istememizi ister ve istendiği takdirde de muhakkak duaların kabul göreceğini belirtir.
Biz mü’minler de bu yüzden kıldığımız her namazda “(Allah’ım!) Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım dileriz” Fatiha 4,  âyetini okuyarak, O’ndan iyi ve kötü günlerimiz için yardım dileriz.
Hiçbir zaman sadece sıkıntılı günlerde Rabbimizden yardım istemek için dualar eden ama sevinçli günlerde ise O’na duadan vazgeçen nankör insanlardan olmamalıyız.

                                                                                                                   NACİBEKTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder