VAHY: ANLAM VE MAHİYETİ
Allah bir insanla (karşılıklı)
konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun kalbine dilediği düşünceyi doğurarak), yahut
perde arkasından konuşur; yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi
gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Şura:51
Kur'ân-ı Kerîm'de vahiy hem
sözlük anlamında hem de terim olarak kullanılmıştır, Allah'ın vahyinin bütün
çeşitlerini içine alan bir tanım vermek gerekirse "Vahiy, yüce
yaratıcının genel olarak varlıkları, dilediği özelliklere ve hareket tarzlarına
göre programlaması, Özel olarak da insanlara ulaştırmak istediği ilâhî emir,
yasak ve haberlerin tamamını vasıtalı veya vasıtasız bir tarzda, gizli ve süratli
bir yolla peygamberlerine iletmesidir" demek mümkündür.
KİTAB; ANLAM VE MÂHİYETİ
Genelde sözlerin yazıya geçirilmiş toplamına kitap denilmekle
birlikte, yazılı olmak şart değildir. Bu nedenle yazılı olmadığı halde
peygamberlere vahyedilen Allah kelâmına kitap denir. Bu anlamıyla kitap,
genelde vahyi ve vahiy yoluyla indirilmiş tüm ilahi kitapları, özelde de
Allah'ın son vahiylerinin oluşturduğu Kur'an'ı dile getirir.Kitap kelimesi Kur'an'da peygamberlere gönderilen vahyin ve bu
vahiyler toplamının genel adı olarak da kullanılır. Kur'an'da sık sık
peygamberlerle birlikte kitap gönderildiği belirtilir. Bu belirtme sırasında, "Eğer seni yalanladılarsa, senden önce
açık deliller, hikmetli sahifeler ve aydınlatıcı Kitap'ı getiren peygamberler
de yalanlanmıştı." (Âli İmran, 3/184) âyetinde olduğu gibi çoğu kez
peygamberler çoğul olarak anıldığı halde Kitap tekil biçimiyle anılır. Bu,
bütün peygamberlere gelen vahyin kaynağının tek olduğu gibi tek bir kitabı
oluşturduğunu da gösterir. Bu kullanımda kitap vahiy ve Allah'ın kelâmıdır.
Allah'ın kelamı vahiy yoluyla insanlık tarihi boyunca, değişik peygamberler
aracılığı ile aynı mesajı bildirir. Bunlar Kur'an, Tevrat, İncil ya da Zebur
olarak ayrı adlar alsalar da gerçekte aynı Kitap'ın görünümleridir.
Kur'an'da peygamberlere
gönderilen vahiy kitaptan başka suhuf ve zübür olarak da adlandırılır. Suhuf,
sahifenin çoğuludur ve yazılmış bir şey demektir. Yazılı sahifelerin toplamına
da Mushaf denir. Önceki tüm kitaplar ve Kur'an birer suhuftur, başka bir
deyişle mushaftır.
BÜTÜN PEYGAMBERLERE KİTAP VE
HİKMET VERİLMİŞTİR
[83]Bu işte bizim o huccetimiz ki kavmine karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir [84]Bundan maada ona İshak ile Ya'kubu da ihsan ettik ve her birini hidayete irdirdik, daha evvel Nuhu irdirmiştik, zürriyyetinden Davudu da, Süleymanı da, Eyyubu da, Yusüfü de, Musâyı da, Harunu da, işte muhsinlere böyle mükâfat ederiz [85]Zekeriyyayı da, Yahyayı da, Isâyı da, İlyası da, hep salihînden [86]İsmaili de, Elyesa'ı de, Yunüsü de, Lûtu da, her birini âlemînin üstüne geçirdik [87]Atalarından, zürriyetlerinden ve kardeşlerinden bir kısmını da, ve hep bunları seçtik ve hep bunları bir doğru yola hidayetçi kıldık [88]İşte o yol Allah hüdasıdır, o bunu kullarından dilediğine hidayet eyler, ve eğer bunlar şirketmiş olaydılar bütün mesaîleri heder olmuş gitmişti [89]İşte bunlar kendilerine kitâb, huküm, nübüvvet verdiğimiz kimseler, şimdi şu karşıdakiler buna körlük ediyorlarsa biz ona körlük etmiyen bir ümmeti müekkel kılmışız. ENAM 83-89
[83]Bu işte bizim o huccetimiz ki kavmine karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir [84]Bundan maada ona İshak ile Ya'kubu da ihsan ettik ve her birini hidayete irdirdik, daha evvel Nuhu irdirmiştik, zürriyyetinden Davudu da, Süleymanı da, Eyyubu da, Yusüfü de, Musâyı da, Harunu da, işte muhsinlere böyle mükâfat ederiz [85]Zekeriyyayı da, Yahyayı da, Isâyı da, İlyası da, hep salihînden [86]İsmaili de, Elyesa'ı de, Yunüsü de, Lûtu da, her birini âlemînin üstüne geçirdik [87]Atalarından, zürriyetlerinden ve kardeşlerinden bir kısmını da, ve hep bunları seçtik ve hep bunları bir doğru yola hidayetçi kıldık [88]İşte o yol Allah hüdasıdır, o bunu kullarından dilediğine hidayet eyler, ve eğer bunlar şirketmiş olaydılar bütün mesaîleri heder olmuş gitmişti [89]İşte bunlar kendilerine kitâb, huküm, nübüvvet verdiğimiz kimseler, şimdi şu karşıdakiler buna körlük ediyorlarsa biz ona körlük etmiyen bir ümmeti müekkel kılmışız. ENAM 83-89
BÜTÜN
PEYGAMBERLERE VERİLEN DİN TESLİMİYET DİNİ
VEYA TEVHİD DİNİ OLARAK
AYNI DİNDİR YANİ İSLAMDIR
AYNI DİNDİR YANİ İSLAMDIR
İslam, Hz. Âdem’le başlayan ve
Hz. Muhammed ile kemale ulaşan hak dinin, tek dinin ve tevhid dininin
adıdır. Toplumların kültürel açıdan ilerlemelerine paralel olarak, bazı şekli
ve fürûata dayalı değişikliklerin dışında tüm peygamberlere gelen dinin özü hep
aynı kalmıştır. Tüm Peygamberler, ümmetlerini daima Allah'a teslim olmaya davet
etmişlerdir. Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yakub ve Hz. Yusuf gibi pek çok
peygamber ümmeti, Müslüman olmakla emrolunmuşlardı.
O halde Kur'anî
literatüre göre İslam, özel veya yeni bir dinin adı olmayıp, ilk insan ve ilk
peygamber Hz. Âdem'den Hatemu'l-Enbiya olan Hz. Muhammed'e kadar gelip geçen
bütün peygamberlerin insanlığa tebliğ ettikleri ve bu peygamberlere uyanların
hepsinin bağlandığı ortak bir dinin adıdır. Fakat daha sonra insanların örfünde
"İslam" kelimesine özel bir anlam yüklenerek bu kelime ile ilk etapta
Hz. Peygamber'in getirdiği şer'i hükümlerin, İlahi mesaj ve öğretilerin tümü kastedilmiştir.
Doğrusu Allah indinde din,
İslâmdır; o kitab verilenlerin ihtilâf etmeleri ise sırf kendilerine ilim
geldikten sonra aralarındaki bağiyden, (ihtirastandır), her kim de Allahın
âyetlerine küfrederse şüphe yok ki Allah çabuk hesablıdır. Ali İmran 19
ÇÜNKİ İSLAM FITRİ BİR DİNDİR
Öyleyse sen
yüzünü Allah'ı bir hanif (birleyen) olarak
dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır.
Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din
(budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Rum 30
FAKAT ŞERİATLER FARKLIDIR
ilk
peygamberden son peygambere kadar gelip geçmiş bütün peygamberler tarafından
insanlığa tebliğ edilen semavi dinin şeriat ahkâmı zaman ve mekânın farklılığına paralel
"füruat'la ilgili veya metot yönünden birtakım farklılıkların bulunması
gayet tabiidir.
Fakat
bununla beraber daima muhafaza edilen, hiçbir zaman değişmeyen temel özellikler
ve müşterek noktalar bulunmaktadır. Bu temel esaslar ve ortak noktalar
bakımından hepsinin aynı olduğunda herhangi bir şüphe yoktur
Sizin için: dinden Nuha tavsıye ettiğini
ve sana vahyeylediğimizi ve İbrahime ve Musâya ve Isâya tavsıye kıldığımızı
teşri' buyurdu şöyle ki: dinî doğru tutun ve onda tefrikaya düşmeyin,
müşriklere bu da'vet ettiğin emir ağır geldi, Allah ona dileklerini seçecek ve
yüz tutanları ona hidâyetle irdirecektir. Şura 13
BÜTÜN
KİTAPLAR GİBİ KURANDA ED-DİN OLAN İSLAMI İÇİNDE BARINDIRAN
HAYATA
VE OLAYLARA İNEN BİR KİTAPTIR
Kur’an herşeyden önce, tarihin belli bir kesitinde
(M-610-632) dünyanın pek fazla itibar etmediği beldelerinden biri olan
Arabistanlı, Yemenli ve Suriyeli tüccarların geçiş güzergahı olan Mekke’de,
putperestliğin tam anlamıyla yaşandığı, bir miktar Hristiyanlığın ve Yahudiliğin
de dini hayata katkıda bunduğu, politeist-çok tanrıcı, teist-yer yer tek
tanrıcı, deist-din vazetmeyen bir tanrı inancına sahip, öldükten sonra dirilişe
inanmayan müşrik bir topluma, örfi olarak kayda değer taamüllere sahipolmakla
beraber ahlaki açıdan çok yönlü zafiyet içinde olan, hukuk nosyonunun hemen
hemen hiç yerleşmediği, on ailenin etkin olduğu oligarşik bir yönetim yapısının
var olduğu, düzenli ve disiplinli, siyasi-politik yapılanmanın oldukça zayıf
olduğu, Hz. İbrahim ve İsmailden kalma -aynı zamanda iktisadi gelir getiren-
Kabe merkezli bir kutsallığın sahipliğini yapan, okuma yazma oranının oldukça
düşük olduğu, Arapça yazım dilinin gelişmediği, hıfzın, şiirin ve hitabetin
epeyce geliştiği, konuşma lehçelerinin birbirinden çok farklı fakat Kureyş
lehçesinin baskın lehçe olduğu, Hristiyan ve Yahudi kültürlerinin kutsal
kitapları dahil pek tanınmadığı, Arap asabiyeti dediğimiz bir arap
milliyetçiliğinin baskın bir karakter olduğu, çevresinde bulunan
medeniyetlerden pek de etkilenmemiş bedevi-hadari olmayan bir kültürün hakim
olduğu kabilelerden oluşmuş sürekli kan savaşları dediğimiz ficar savaşlarına
yol açan aşiretçiliğin ve kabileciliğin bir yaşam tarzı olduğu, dünya
sahnesinde iddiası olmayan kendi halinde sessiz ve oldukça silik, çevresindeki
medeniyetler tarafından (İran ve Roma gb) ciddiye alınmayan bir topluma
yapılan, kullandığı tüm enstrümanlarla yerli,
fakat taşıdığı mesaj açısından evrensel nitelikli şifai-sözsel, ilahi
bir nefha-ruhtur.
BUGÜN
KURAN HAYATA İNEN BİR KİTAP DEĞİL EDDİNİ İÇİNDE BARINDIRAN BİR METİNDİR
İlk neslin sahip olduğu en büyük imkân, hiç
şüphesiz Kur’anın onlar tarafından bizzat tecrübe edilen bir “şimdi” içerisinde
vahyediliyor olması idi. Vahyin içeriği çoğu zaman doğrudan veya dolaylı olarak
ilk muhatapların yapıp etmeleriyle ilgili olduğu için, “anlama” spontane olarak
gerçekleşiyor; dolayısıyla “Allah ne demek istedi?” şeklinde bir soru
sormak gerekmiyordu. Buna karşın, vahyin
nüzul ortamına tanık olmayan bizler için Kur’an, artık yaşanan olaylar üzere
belli aralıklarla nazil olan bir hitap değil yazılı bir belgeye dönüşmüş bir “kitap” tır. Metinden Allah’ın ne dediğini anlamak belki
kolaydır fakat ne demek istediğini anlamak o kadar kolay olmasa gerektir. (Örneğin
Alak suresinin başlarında zikredilen “Ikra” yı bile anlamak o kadar kolay
değildir) Sahabe için anlama faaliyeti
Rasulun öğretmenliği ile daha kolaydı tabiin nesli ise Kur’anın ne dediğini ve
ne demek istediğini büyük ölçüde sahabeden öğrendi. Tabiûn neslinin sahabeye
sorup öğrenme imkanından yoksun olan günümüz müslümanları için ise artık
Kur’anı anlamak, haddizatında kitaplaşmış Ârabî bir kelamı anlama faaliyetine
dönüşmüştür.
KURANI TARİHSEL OKUMAMAK DEMEK KURANIN ŞİMDİ VE BURAYA İNDİĞİNİ SÖYLEMEK DEMEKTİR
Bakara suresinde geçen İnek kıssasının bugünle ne alakası vardır, Ficar savaşlarıyla soluk alamayan bir toplumun Haram aylar uygulamasına Allah’n tasdik vermesinin bu günle ne alakası vardır, Faili meçhul cinayet ve hırsızlığın sonucunun bir nevi Allah’a havale edilmesi olan Lian ayetlerinin bu günle ne alakası var, hiçbir konuda bilgi sahibi olmayan arap bedevi kadınlarının ticari konularda (bir erkek yerine 2 kadında olsa) şahitliğini kabul etmek o gün için bir devrim olabilir fakat bu günle ne alakası var, zina eden kişilerin 4 şahit getirmesi çöl sıcağından kapıya pencereye ihtiyaç duymayan Medine evleri için mümkün olabilen uygulamanın bu günle ne alakası var, çok evliliğin zorunlu sebeplerden dolayı gayet doğal bir örf olmasından (Kuranın da bunu tabi olarak görür) dolayı bu tür evliliklerde ortaya çıkan anlaşmazlıklarda erkeğin hem hakem hemde savcı olmasında hiçbir sakınca yokken bu uygulanın bu günle ne alakası var, ziyarete gittiğiniz evlere izin almadan girmeyin verilmez ise geri dönün diyen ayetin bu günle ne alakası var, borç aldığınızda iki şahitle birlikte bir katibe yazdırın ayetinin bu günkü işleyişle ne alakası var, bu örnekleri artırmak mümkün……
Bakara suresinde geçen İnek kıssasının bugünle ne alakası vardır, Ficar savaşlarıyla soluk alamayan bir toplumun Haram aylar uygulamasına Allah’n tasdik vermesinin bu günle ne alakası vardır, Faili meçhul cinayet ve hırsızlığın sonucunun bir nevi Allah’a havale edilmesi olan Lian ayetlerinin bu günle ne alakası var, hiçbir konuda bilgi sahibi olmayan arap bedevi kadınlarının ticari konularda (bir erkek yerine 2 kadında olsa) şahitliğini kabul etmek o gün için bir devrim olabilir fakat bu günle ne alakası var, zina eden kişilerin 4 şahit getirmesi çöl sıcağından kapıya pencereye ihtiyaç duymayan Medine evleri için mümkün olabilen uygulamanın bu günle ne alakası var, çok evliliğin zorunlu sebeplerden dolayı gayet doğal bir örf olmasından (Kuranın da bunu tabi olarak görür) dolayı bu tür evliliklerde ortaya çıkan anlaşmazlıklarda erkeğin hem hakem hemde savcı olmasında hiçbir sakınca yokken bu uygulanın bu günle ne alakası var, ziyarete gittiğiniz evlere izin almadan girmeyin verilmez ise geri dönün diyen ayetin bu günle ne alakası var, borç aldığınızda iki şahitle birlikte bir katibe yazdırın ayetinin bu günkü işleyişle ne alakası var, bu örnekleri artırmak mümkün……
KURANI ŞİMDİ VE BURADA OKUMAK
Kuranda
diğer kutsal kitaplar gibi içinde insanlık tarihi boyunca Ed din dediğimiz değişmeyen evrensel ilkeleri
barındıran bir kitaptır. Ancak diğer kitaplardan farkı hurafeden, şirkden, akla
aykırılıktan ve gayri ahlaki ifadelerden ari bir kitap olmasıdır. Dolayısıyle
Allah’ın insanlığa yaptığı son konuşmadır.
Kuranın
şimdi ve burada okunması değişmeyen evrensel özü (tevhid, adalet, ahlak, ilahi
hesap, hukuk, devlet, üretim, ekoloji, canlıya saygı, insan sevgisi ve saygı,
hoşgörüyü vb) bir iman akidesi olarak
içselleştirmek (kalp ile tasdik dil ile ikrar). VeHz Muhammed gibi çağa ve
hayata yeni şeyleri yeni ifadelerle söylemek demektir.
Yeni şeyler
söylemek Lian ayetlerini defalarca okumaktan geçmiyor, inek kıssasını tekrar
tekrar yorumlaktan geçmiyor, Hz. Muhammedin neden çok evlendiğinin hikmetleri
üzerine tezler hazırlamak gerekmiyor,
seferde namaz nasıl kılınacak, ramazanda teravih kaç rekat
kılınacak, namaz bir günde 3 mü yoksa
5 defa mı kılınacağını bulmak için Kuran
arkeologluğu yapmak gerekmiyor, mukatta
harfleri üzerine bir din bina edilmez. Bu konuların hepsi artık bizim için
mukatta harfler mesabesindedir.
Kuranı şimdi
ve burada okumak demek tüm kutsal
kitapların ve en doğrusu olan Kuranın değişmeyen evrensel hakikatleri
ışığında çağın sorularına ve sorunlarına
cevaplar aramaktır.
İşte birkaç
örnek:
ü En iyi eğitimci anne ve baba en
iyi okul aile olduğuna göre en iyi eğitim nasıl olmalıdır sorusuna cevap
bulalım? (Bakınız Hz. Lokmanın çocuğuna verdiği nasihatler).
ü En adil yargılama nasıl yapılır
en modern binalarla mı çok iyi yetişmiş hakimlerle mi? (Bakınız Süleyman peygamberin sürüsüyle bir
başkasının üzüm bağını talan eden adama verdiği hüküm).
BAĞLAMINDAN KOPARILAN BAZI AYET
ÖRNEKLERİ
Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alekadan yarattı. Oku! Rabbin
sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle
yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti. Alak 1-5
Bu ayetler, Hz. Peygamber'e inen ilk vahiy olup Peygamber'e
ve onun şahsında tüm müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve
ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. İlk vahyin "oku" emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi,
okumanın ve ilmin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir.
Yoksa o, gece saatinde kalkıp da
secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan
ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz
akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler." Zümer 9
Allaha
yaklaşanlar bilenlerdir.Bilen nefsini bilir.
Nefsini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen İnsan-ı Kâmil olur. İslam’ın
bir manasıda ilimdir taklitle tam müslüman olunmaz. Allah cc bilenleri sever. Hz
Ali, "ilim Çindede olsa gidip alınız" buyurmuştur.
Yeryüzünde
olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan
şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle
yalan söylerler. Enam 116
İnsanlar Mekkeli müşriklerdir. Çoğunluğu mutlaklaştırırsak
asla seçim yapmamalıyız. Halkın teveccühü anlamsızlaşır.
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. Bakara 191
Bu
ayeti bir önceki ayet olan Sizinle
savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah
aşırı gidenleri sevmez. Bakara 190 bağlamında
düşünmediğimizde her yer daru-l harb ve her kes harbi statüsünde olacaktır.
Allah yolunda infak edin ve
kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah,
iyilik edenleri sever.
Bakara 195 ayetini parçalı okuyarak sağlığı
korumaya delil olarak göstererek infak kavramı ile olan ilgisini koparmak.
EVRENSEL OKUMAYA BİR KAÇ MEAL
ÖRNEĞİ
Öyleyse sen yüzünü hanif
(birleyen) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun
üzerine yaratmıştır.
Allah'ın yaratışı için hiç bir
değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu
bilmezler. Rum 30
Açıkça
varlığını, benliğini, Hakka ve tevhide yönelik dine, medeniyete, şeriata ada.
Allah’ın, insanları dinî, ahlâkî, insanî kabiliyetler ve özelliklerle donatarak
yarattığı, kulluk sözleşmesi yaptığı; yaratılışa uygun, insan tabiatında mevcut
tabii din İslâm’ı, şeriatı hayata geçir. Hakkı anlamaya ve kabule uygun
yarattığı, yaratılış dini, tabii din İslâm’ı, tevhid inancını şirk ile
değiştirmek doğru değildir. Allah’ın yaratılışa uygun kanunlarının benzerini
yapmak mümkün değildir. İşte doğru ve insanlığı, insanî değerleri ayakta tutan
din, zamanla değişmeyen tabii hukuk kurallarını içeren şeriat, düzen budur.
Fakat insanların çoğu bilmezler. Ahmet
Tekin
Vechini
(şuurunu) Hanîf olarak (tanrıya tapınmaksızın, Allâh'a şirk koşmaksızın) o Tek
Din'e yönelt! O Allâh Fıtratı'na (beynin ana çalışma sistem ve mekanizması) ki,
insanları onun üzerine (o ana sistem ve mekanizmayla) yaratmıştır! Allâh
yaratışında değişme olmaz! İşte bu, Din-i Kayyim'dir (sonsuz geçerli Sistem,
Sünnetullah'tır). . . Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçeği) bilmezler. Ahmet Hulusi
Ve O'nun âyetlerindendir,
rüzgârları müjdeciler olarak göndermesi ve size rahmetinden tattırması için ve
emriyle gemilerin akması için ve O'nun fazlından arayıp kazanmanız için ve ola
ki şükredesiniz diye. Rum
46
Çünkü O,
mucizevi işaretlerden biri olarak güzel haberler yüklü rüzgarlar (gönderir gibi
mesajlarını) göndermektedir ki (hayat veren yağmurlar yoluyla) rahmetini
üzerinize yağdırsın, gemiler kendi buyrukları doğrultusunda hareket edebilsin
ve böylece O'nun nimetlerinden pay almak için çaba gösterenlerden ve
şükredenlerden olasınız. Muhammed Esed
KURAN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE EVRENSELLEŞTİRMEDE
YAŞANAN PROBLEMLER
ü Çok kadınla evliliğe teşvik eden
ayetler ve peygamberin konuya dair uygulamalı sünneti.(Bak: Nisa 3-4, Ahzab 50),
ü Zina edenlerin 100 değnek cezası
ile teşhir edilerek dövülmesi ( Bak: Nur 2)
ü Hırsızlık yapanın bir elinin
kesilmesi (Bak: Maide 38 ) devamında
bacağının çaprazlama kesilmesi devamında öbür elinin kesilmesi devamında diğer
ayağının kesilmesi. Nesai.katu’s-sârık, 15. Sünen-i
Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/934-95.
ü Zina eden evlilerin teşhir
edilerek recm edilmesi (Bak: Recmin
delili, metni mensûh ve hükmü baki olduğu kabul edilen: " eş-şeyhu
ve'şeyhatu izâ zeneyâ fe'rcumûhumâ: Muhsan bir erkek ve muhsan bir kadın zina
ederlerse, onları recmediniz" ayeti ile, Rasulüllah'in kavlî ve fiilî
sünnetidir. Sünen-i
Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/105-106.
ü Kafirlerin nerede bulunursa öldürülmesi.
(Bak:Bakara 191)
ü İnsanların çoğunluğuna uymanın
yani halkın bir konudaki demokratik teveccühünün bir sapma olması. (Bak:Enam
116)
ü Köle ve cariyeliği doğal ve meşru
bir uygulama olarak gösteren ayetler. (Bak: Nur 58, Nisa 92)
ü Kadınları boşadığınızda diye
başlayan ayetlerde boşama yetkisinin sadece erkeklere verilen bir hak olması.
(Bak: Talak 1-2-3 ve Tahrim 5 gb)
ü Borç aldığımızda yazdıracak bir
katip ve 2 erkek şahid veya 1 erkek 2 kadın şahid zorunluluğu. (Bak:Bakara
282)
Ayetleri
lügat manalarının dışına çıkmadan, tarihi bağlamından koparmadan, alakasız
konularla karıştırmadan ve bir ideoloji dayatmadan okusak net ve orijinine
uygun olarak. sonra ayetler şu evrensel gerçekliğin altını çiziyor bu gün
yaptığımız şu ve şunun gibi yanlış davranışlara ne kadar benziyor desek, bu
ayet bana şu ilhamları verdi desek bu konuda hz. Muhammed şöyle yapmış bizde
şöyle yaparsak bu gün için en iyisini yapmış oluruz desek ne olur, kıyamet mi
kopar? NaciBEKTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder