14 Haziran 2015 Pazar

SÜNNET KAVRAMI

İsim olarak sünnet kelimesi; yol, yol güzergâhı, yaşam tarzı (siret), davra­nış tarzı (tabiat) vb. anlamlara gelmektedir. Fiil olarak senne ve türevleri ise, yeni bir şekil vermek, ihdas etmek, çığır açmak, bir yola girip yü­rümek, sülük etmek, yolun işlek olması, bir durumu belirlemek-beyan etmek, toplum için kural koymak vb. anlamlarda kullanılmaktadır.[1] Bu kullanımlardan anlaşılacağı üzere, Cahiliyye döneminde de s-n-n mad­desi daha çok davranışlarla ilgilidir. Cahiliyye Arapları bununla bilhassa babalarından intikal eden ve kendileri için örnek davranış olan çeşitli örf ve adet­leri kastederler.

Kuranda “Sünnet” Kelimesinin  Kullanımı
Kavram, Mekki ve Medeni sureler arasında nisbeten dengeli bir dağılım gösterir, vahyin iniş sürecinde, semantik bir değişim göstermez. Nitekim İslam öncesi Arapların yabancısı olmadıkları sünnet kelimesi, Kur'an'da tekil formuyla, çeşitli terkiplerde yer almak suretiyle ondört kere kullanılmış; iki yerde de çoğul şekliyle geçmiştir. Bunlardan sadece se­kizi sünnetullah şeklinde iken, diğerleri sünnetuna, sünnetu men..., ve sünnetu'l-Evvelîn  gibi isim tamlamalarında yer almaktadır.
Ali İmran 137 de  olaylar, şeraitler, helakler,  anlamında, Nisa 26 da Öncekilerin yolları (dini) anlamında, Enfal 38 de İlahi kanun anlamında, Hicr 13 de
Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu  anlamında, İsra 77 de yol-yöntem, kanun anlamında, Kehf 55 de helak yasası anlamında, Ahzab 38, Ahzab 62, Fatır 43, Mümin 85, Fetih 23  de Adet ve kanun anlamında kullanılmıştır.

Hz. Peygamber'in Dilinde "Sünnet" Kelimesinin Kullanımları
Hz. Peygamberden gelen rivayetlerin bir kısmında onun, sünnet kelimesini tamamen sözlük anlamıyla kullandığını görmekteyiz.
Birinci Örnek: İbn Ebi Şeybe (ö. 235) ve Müslim'in (ö. 261) tafsilatlı olarak naklettiklerine göre, Medine'ye Mudar kabilesinden başı  açık, yalın ayak, üstü başı yırtık, ama kılıçlarını kuşanmış bir grup gelir. Onların ihtiyaç içerisinde olduğunu görün­ce rengi değişen Hz. Peygamber, ashabını mescidde toplayıp, bazı ayetlerle ahireti hatırlatarak onları, bu muhtaç misafirlere yardım etmeye teşvik eder. Bir müddet sonra Ensar'dan bir zat, neredeyse bir avuçtan fazla bir kese (para) ge­tirerek yardımı başlatır. Diğer insanlar da onu izler ve kısa sürede iki öbek yi­yecek giyecek toplanır. Bunun üzerine sevincinden yüzü gülen Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Kim İslam'da güzel bir sünnet başlatırsa, ona hem kendi ecri, hem de ecir­lerinden hiç birşey eksilmeksizin kendisinden sonra o işi yapanların ecri vardır. Kim de İslam'da kötü bir sünnet başlatırsa, ona hem kendi günahı, hem de gü­nahlarından hiç birşey eksilmeksizin kendisinden sonra o işi yapanların günahı vardır.
Bu rivayette Hz. Peygamber, öncülük yapma, çığır açma anlamında senne fiilini, hem iyi, hem de kötü işler için bir arada kullanmaktadır. Onun bu ifa­desinde senne fiili, sözlük anlamında olup, iyiye de kötüye de delalet edebilen nötr bir anlam taşımaktadır. Şu kadar var ki, Hz. Peygamber bu ifadeleriyle, birincisine teşvik ederken, ikincisinden sakındırmaktadır.

İkinci Örnek:  Peygamberimizin sünneti yol, adet, hayat biçimi davranış tarzı anlamında kullandığı "Sizden öncekilerin yolunu, karış-karış, adım-adım izleyeceksiniz, hatta onlar bir keler deliğine girseler, siz de onları izleyeceksiniz!". Dedik ki, "ey Allah'ın Rasulü, onlar Yahudiler ve Hristiyanlar mı?" O; " ya kim olacak?" şeklindeki sözlerinde ifadesini bulur."[2]
Bu ve benzer rivayetlerdeki "Sizden öncekilerin sünneti, geçmiştekilerin sün­netleri, İsrail Oğullarının sünnetleri"[3] şeklindeki kullanımlarda sünnet, geçmiş­teki bu milletlerin gidişatlarını, adetlerini, hayat tarzlarını ifade etmek üzere ve olumsuz anlamda kullanılmıştır. Yani "Onların düştüğü kötü yollara siz de dü­şeceksiniz, onların kötü adetlerine uyacaksınız" demek istemektedir.

Sünnetullah ve Sünneturusulullah
Kuranı kerime müracat ettiğimizde sünnet kelimesinin Allah’ın insanlar için ezelden beri koyduğu değişmeyen yasalar ve değişmeyen evrensel ahlaki davranış normları anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. Değişmeyen ahlaki normlar için ise her toplumu bağlayan  Allah’ın insanlık için belirlediği ed-diyn kelimesinin  İslam veya insanlığın takip etmesi gereken sünnet  anlamına geldiğini ifade edebiliriz.

Peki Allah’ın toplumlar için önerdiği yola yani sünnete uymanın pratik karşılığı  nedir, yani insanlık bu yol ve yöntemi nasıl bulacaktır?  Tabiî ki insanlığın önderleri olarak Peygamberlerin Allah’tan aldığı vahye ve onların vahiyle muhatap olmalarından elde ettikleri  hikmete uyarak mümkün olacaktır.  Peygamberlerin Allah’ın murakabesi altında yapıp ettiklerine  ve kendi toplumlarına önerdikleri  bu yol ve yönteme veya geleneğe de bu anlamda Sünneturusulullah  yani Peygamberlerin sünneti diyebiliriz.

Bir başka ifadeyle Allah’ın değişmeyen yasayı sünneti koyan Şari olduğunu Nebilerin ise örnek davranışlarıyla bu sünneti ete kemiğe büründüren insanlar olduğunu söyleyerek;  Allahın  Sünnet koymasına norm koymak ve peygamberlerin  örneklik oluşturmalarına ise  form oluşturmak diyebiliriz.
Örneğin temizlik ilkesi normdur. Bunu Allah koyar. Bu ilke sünnetullah olur. Bu temizliğin ağza ilişkin olanını (misvaklamak) Nebi’nin erak ağacıyla yapması bir “norm” değil bir formdur. Yani “nebevi örnekliktir”.

Peygamber döneminde dini gelenek olarak sünnet kavramı
Hz.Peygambere uyma ve itaata dair ayetler onun tartışılmaz otoritesinin kaynağıydı. Ayrıca ayetlerin yorumu da onun sağlığında bu günkü gibi sorun olmuyordu. Çünkü bir yorum problemi ile karşılaştıklarında Ona başvuruyorlardı.

Hz. Muhammed’de çağının kendi döneminin insanı olarak büyük oranda yaşadığı zamanın geleneğinin ve kültürünün bir parçası idi. O yüzden vahyi algılaması, yorumlaması, ifadelendirmesi ve uygulaması o dönemin insanlarının anlayacağı, hazmedebileceği tarza göre şekillendirilmişti yani dönemsel bir forma aitti.

Peygamberin ahlakının Kuran olması her zaman ve her şekilde O’nun yapıp ettiklerinin de Kuran gibi değişmeyen veya değiştirilemeyen bir sünnet olması değil. Tam aksine zamanın ruhuna ve anlayışına uygun örnek form kalpları olması idi. Ve bu form kalıpları Kuranın o çağda yaşanmasını istediği sünnet idi.

Sünnetullah anlamında Allahın insanlık için koyduğu normlar her peygamberle birlikte yeni bir formla sünneturasulullahla ifadelendirilerek yaşatılmıştır.

Bu günde yapılması gereken aynı şeydir. Yani Rasullerin örneklik teşkil eden sünnetlerinden istifade ederek ilahi normlara uygun  yeni formlar meydana getirerek  çağın idrakine eskimeyen yeni şeyler söyleyebilmektir.

(Nebevi) Sünnet Kuranın değiştirilemeyen tek yorumu değildir.
Bu günün problemi Kur’anı nebevi sünnetle, nebevi sünneti de elimizdeki hadis metinleriyle eşleştirerek Müslümanların tarihi olan İslam tarihini de, Peygamberin ölümünden 150-200 yıl sonra yazılmaya başlayan hadis kitaplarını da Kur’an gibi ilahileştirmemizdir.

Bu anlayışa göre Sünneturasulullah Kuranın değiştirilemeyen tek yorumu onu bu güne taşıyan hadis metinleri ise Kuranın insani düzeyde ifadesini bulmuş tek tefsiridir.

Halbuki
Din, dini metinlerin içinde duran bir şey değil, toplumsal bir fenomendir. Bu yüzden de toplumsal dinamikler içerisinde bireyler tarafından içselleştirilir.

“Ed-din” dediğimiz gerçeklik ne elimizde var olan Kuran metninden ibarettir, ne Kur’anın yaşanmışlığının tercümanı gibi görülen hadis metinlerinden ibarettir, ne de İslam tarihinde ifadesini bulan sahabe hayatından ibarettir.

Din dediğimiz fenomen Allah’ın insanlığa önerdiği külli imani, ahlaki ve hukuki  ilahi bir yaşam projesidir. Ve bu ilahi proje öncelikle Peygamberler tarafından daha sonra ise onların  varisleri olan ulema yoluyla yaşanılan çağın gerçekliğine uygun olarak yorumlanarak hayata intikal ettirilmeye çalışılır.

Bunun yol ve yöntemini 2. Halife Hz. Ömer’in bazı uygulamalarında ve Ebu Hanife’nin içtihatlarında görmek mümkündür. 

Değerlendirme ve Sonuç:
  • Allah’ın insanlar için ezelden beri koyduğu değişmeyen yasalar ve değişmeyen evrensel ahlaki davranış normlarına Sünnetullah.
  • Peygamberlerin Allah’ın murakabesi altında yapıp ettiklerine  ve kendi toplumlarına önerdikleri  yol ve yöntem veya geleneğe Sünneturusulullah  (Nebevi Sünnet).
  • Hz.Peygamber ve islam toplumlarının Kur'an dan anlayıp pratiğe aktardıklarına Sünneturasulullah diyebiliriz.

Sonuç itibariyle Sünnet Hz. Peygamber ve onun sağlığındaki İslam toplumu ile sınırlı değildir bilakis insanlığın tarihiyle birlikte başlayarak her çağda ihya edilerek yenilenmesi gereken davranış modelleridir denebilir.
                                                                         NACİ BEKTAŞ



[1] İbn Manzür, Lisân. III. 2121-6;
[2] Müslim, İlim 6. III. 2054; Buhârî. Enbiya 50, IV. 144; İbn Mâce. Fiten 17, no: 3994, II. 1322:
[3] Mamer, Cami; (Abdurrazzâk, XI, 369. no: 20763-5); Tirmizî, Fiten 18. no: 2180, IV. 475; Ahmed. IV. 125.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder